Volume 8, No 2, Summer 1998 |
Hayati Günes'in GÜÇ MESELESI'ne [Anadolu, vol.7 no.4] cevaptir.
Müslümanlarin bugün içine düstükleri durum, bir güç eksikligi sonucu mudur? Eger öyle ise bu güç denen sey Müslümanlarda neden eksiklige ugramistir? Müslümanlar, mesela 100 yil önce daha mi güçlüydü? Neden? 1000 yil önce daha mi güçlüydü? Neden? Hicret sirasinda daha mi güçlüydü? Neden?
Size göre Müslümanlar bugün güçsüz ise, bunun sebebi nedir? Müslümanlarin neleri olsaydi onlari güçlü addederdiniz? Birakalim Müslümanlari bir kenara, siz bir Müslüman olarak güçlü müsünüz? Neden? Sizi güçlü yapan ne? Siz eger güçlü iseniz gücünüzle ne yapiyorsunuz? Gücünüzü paylasirsaniz gücünüz azalir mi? Gücünüzü paylasiyor musunuz? Farzedelim ki güçlüsünüz, fakat gücünüzü nasil kullanacaginizi bilmiyorsunuz, o zaman bu gücün size faydasi ne olurdu? Korkuluk olsun diye güç edinmek ister miydiniz?
Bakiyorsunuz ki gücünüz var, fakat gücünüzle ne yapacaginizi sasirmissiniz, gücünüzü kiraya vermeye karar vermissiniz. Sizin gücü baskalari kendi adina bir güzel sizin ummadiginiz, bilmediginiz, anlamadiginiz, aklinizin ermedigi biçimde kullaniyor size de bu arada küliyetli bir akar sagliyor, gününüzü gün ediyorsunuz. Hem güçlüsünüz, hem suçlu, fakat umurunuzda degil. Hatta utanmadan diyebiliyorsunuz ki; bu gücü bize Allah bahsetmeseydi, biz de bunu kiralayamazdik, eger kiracimiz bu gücümüzü kötüye kullaniyorsa o kendi bilecegi bir istir.
Mesela bir Müslüman olarak Allah size askerlik yapma gücü vermis, siz de tutmussunuz Fransiz Lejyonerlerine katilmissiniz. Maasinizi tikir, tikir alip orada askerlik gücünüzü kiralamissiniz, Lejyonerleri güdenler sizi nereye gönderirise orada görevinizi gücünüzün yettigince yerine getirmekten beri durmuyorsunuz... ya da bir orduda askerlik yapiyorsunuz, gücünüz var ya, nereye kullanacaginizi bir türlü kestiremediginiz o güzelim askerlik gücünüzü komutanlariniz sizin adiniza kullanarak sizi adam avina gönderiyor, ava giden avlanir misali, ya avliyorsunuz, ya da avlanip sandikta köyünüze gönderiliyorsunuz -- gücünüz adiniza öyle kullanilmis ki artik ayaklarinizin sizi eve geri getirmeye gücü kalmamis. Dört kolluda akrabayi taallukatinizin gücüyle tenesire tasiniyorsunuz.
Yine gücünüz var, fakat kaba güç, meydanlarda tam dilediginiz gibi "Islam" oldugunuzu haykiriyorsunuz, meydanlari çin-çin çinlatiyorsunuz, hatta sesiniz yetmiyor hoparlörler, ses yükselticileri kullaniyorsunuz sesiniz duyurmak için, bangir-bangir bagiriyorsunuz, fakat ne hikmetse sesinizi kimseye duyuramiyorsunuz... Hirçinlasiyorsunuz zorla sesinizi duyurmak için silaha sarilmak istiyorsunuz, saniyorsunuz ki silahlar patlarsa sesiniz daha bir samatayla duyulacak... Silahlar patliyor, fakat sesiniz birtürlü duyulmuyor... Paraciklarinizin, gücünüzün büyük kismi böylece heba olup gidiyor...
Oy zamani geliyor, durum bir baska alem, oy gücünüzü kullanmak için isi gücü bir kenara birakip ortalama kelle basina bes-on saat bu ise harciyorsunuz, radyo dinliyor, TV seyrediyor, gazete okuyor, seçiyorsunuz, seçiyorsunuz, seçiyorsunuz... Fakat bilmek istemiyorsunuz; bu seçtikleriniz eninde sonunda yapsa yapsa adiniza ne yapabilir ki... Halbuki yapabilecekleri apaçik bir Anayasa'da ve parti tüzügünde belirlenmis... Fakat bunlar size yetmiyor, siz hayale yatirim yapip, olmadik tüzük, yasadisi vaadlere belbaglayip oy harciyorsunuz.
Ya vergiler, katma deger vergileri ve diger resim ve harçlar... Imiginize kadar vergilendiriliyorsunuz, sizden alinan vergiler apaçik bir Anayasa'nin gösterdigi dogrultuda gözünüz önünde harcaniyor, harcaniyor... Sizin umurunuzda degil, birtürlü akledip düsünmek istemiyorsunuz ki; bunlar sizin yillik gelir gücünüzün %60'ini asmakta, bir de bunlarin yillik yatirim yapildigindaki büyüme, birikme hizini düsünseniz gücünüzün baskasinin elinde sizin haberiniz olmadan nasil katmerlendigini idrak edip enayiliginize aglayacaksiniz fakat, seytan firsat vermiyor. Diyorum ki Azizim Hayati Günes, aceba meselemiz GÜÇ MESELESI miiiii yoksa Allah'in cömertçe verdigini har vurup, harman savurup, hesap-kitap bilmeden müsrif bir sekilde yasayip, kendi güzel ellerimizle gücümüzü seytanin arkadaslarina gönül rizasiyla bagislama meselesi mii?
Vesselam,
Hakki Kocabas
Hakki Kocabas'in cevap verme ihtiyaci duymasi güzel bir sey. Yazilarin dipsiz kuyuya atilmis tas misali hiçbir yanki ve ses getirmemesindense bir ses getirmesi ilginin göstergesi sayilabilir. Yani Müslümanlar ortaya konan bir mevzuya söyle bir göz atip geçmiyor üzerinde düsünüyorlar ise bu memnuniyet vericidir. Lakin cevabi okuyunca cevap verme ihtiyaci hissedilen yazinin yazari olarak "acaba ne yazmisim?" diye dönüp de yaziyi tekrar okuma ihtiyaci hissettigimi itiraf etmeliyim. Çünkü verilen cevap bana göre ancak basligi "Güç Meselesi" olup da "gücümüz yok, yani topumuz tüfegimiz silahimiz, enerjimiz paramiz yok, ah bu yokluklar içinde ne yapalim, ne kadar da güçsüzüz" diye yanan yakilan ve "ah keske su kadar maddi gücümüz, su kadar adamimiz, söyle zengin bir ülkemiz olsaydi neler neler yapardik, çikar yollarda haykirir, sallar silkeler dümdüz ederdik" yollu hamasi laflarin siralandigi bir yaziya verilmis olsaydi gayet yerinde olurdu.
Yaziyi tekrar dikkatli okuyup (hatta üçüncü bir arkadasa hem yaziyi hem cevabi birlikte okutup) düsününce aslinda cevap diye (ya da tepki olarak diyelim) yazilan yazida denmek istenen bir çok hususun benim yazimdaki ana vurgu ile çakistigini müsahede ettim. Burada yazimda "güc"ün nasil tanimlandigini güçlü olmaktan ne kasdedildigini asil güç sahibi olana irtibatlandirmayi Hakki kardesim kaçirmis olmali diye düsündüm.
Islam oldugunu haykirmak gibi yazi içinde asil manasi çok açik olan bir sozün bile "meydanlari çinlatmak" olarak algilandigini okuyunca onca satira ve söze ragmen meramini anlatamadigini idrak eden bir kisinin sükut-u hayaline ugradim. Demek ki biz hala meram anlatmaktan uzagiz dedim kendi kendime. Oturup söyle anlasilir bir yazi yazmak için daha epeyi firin ekmek yemesi lazim imis Hayati'nin diyerek Hakki kardesime koydugu tepkinin yazilan yazinin yanindan bile geçmedigini tekrar hatirlatip ilgisi için tesekkür ediyorum.
Diger verilen örneklere, asker olup suna buna karsi savasma vs. meselelerine girmek dahi istemiyorum çünkü daha oraya gelmeden halledilmesi gereken temel mesele fertlerin sunun bunun ne yaptigi degildir. Ümmetin birer ferdi olarak ve ümmet olarak güç nedir, kaynagi nedir, bizim karsisinda dize geldigimiz seyler ile mevcut halimizi karsilastirinca eksik olani biliyor muyuz? gibi sorular ve onlarin cevaplaridir önemli olan. Gücünü baskasinin emrine su veya bu saikle amade kilma da "güç"süzlügün bir baska çesidinden baska nedir ki? Iste bu tanim çerçevesinde ben yine asil mesele "güç" meselesidir diyorum. Kaba bir kuvvet ancak bir is yapabildiginde kuvvet-güç hesabi yapabilirsiniz. Mevcut bir kuvvet ya da potansiyel alan kendi basina bir is çikartamaz belli dogrultuda hareket olunca bir is ve dolayisi ile güç'ten söz etmek mümkün olur bu da Hakki kardesimin iyi bildigini tahmin ettigim mekanik yönü meselenin. Aslinda ben daha o mekanik noktadan da öncesinin evvela halledilmesi gerektigini savunuyorum.
Hayati Günes
Hayati Günes diyor ki,
"Diger verilen orneklere, asker olup suna buna karsi savasma vs. meselelerine girmek dahi istemiyorum çünkü daha oraya gelmeden halledilmesi gereken temel mesele fertlerin sunun bunun ne yaptigi degildir. Ümmetin birer ferdi olarak ve ümmet olarak güç nedir, kaynagi nedir, bizim karsisinda dize geldigimiz seyler ile mevcut halimizi karsilastirinca eksik olani biliyor muyuz? gibi sorular ve onlarin cevaplaridir önemli olan."
Ne demek fertlerin, sunun, bunun ne yaptigi degildir?! Ümmet o fertlerden çikmiyacak mi? Belki de yazarin sorunlarinin kaynagi bu, politik içerikli bir yazi yazmaya çalisiyor, fakat "ümmet" kavramini kullanmaya gelince sasiriyor. Sanki yazarimiza göre "ümmet" Müslüman-ulus. Ne demekse bu "Müslüman-ulus". Ayrica bu kavrama sadik olarak söyliyebilirim ki, ortada bir ümmet yok. Yazarimiz fertlere "ümmet" islemi çekip, olmayan ümmetin güç sikintilarindan bahseder duruma düsüyor. Yazarimizin bosa attigi laflarini gerçek hedefi olabilecek fertlere çekip anlamli kilmaya çalistigimizda da hala hatasini görmemezlikten gelip "Evet ben de aynini söylemek istemistim" diye yakiniyor. Evet ben de aynini söylemek istediginizi bildigim için bu düzeltmeyi yaptim. Onun için "Hakki söylediklerimi anlamamis" diyeceginize, "Hakki söylemek istediklerimi ne de güzel hedefine yöneltmis, ben bunlari ortalikta hayalet gibi dolasmaktan baska bir varligi olmayan, olmadik-ümmete sallamisim. Bu düzeltmesinden dolayi Hakki'ya tesekkür ederim" demeliydiniz.
Yazarimiz yukaridaki cümleleriyle apaçik "kavim/ümmet"'i birbirinden ayirdedememe belirtisi göstermektedir. Bahse girerim yazarimiza gore Müslüman Türkler bir ulus degil diger Müslümanlarin bir parçasi olan bir ümmet parçasidir. Halbuki kitabimiza göre ümmet ulustan çikan bir sosyo-politik entitedir. Örnegin ümmetin dininden söz edilmez, ümmetin dilinden, zenginliginden hatta gücünden bile söz edilmez, ümmetin lisanindan da söz edilmez, bütün bunlar kavme aittir. Yani bir kavmin zenginliginden, gücünden, lisanindan, dininden söz etmemiz anlamli olur (tabii Kitabimiza göre demek istiyorum). Iste bana gore yazarimizin en büyük hatasi lisanindan bu "kavim" sözcügünü silip onun görevini de "ümmet"'e yüklemeye kalkismasidir. Böyle yapinca da kaçinilmaz olarak ortaya bir kör dögüsü çikiyor.
Yazarimiz demis ki, "Demek ki biz hala meram anlatmaktan uzagiz dedim kendi kendime."
Bakin bu konuda kendisiyle tamamen hemfikirim, hatta diyebilirim ki siz bu verdigim cevaplari bile anlamayip alinacaksiniz. Halbuki gönül isterdi ki, yazimi okur okumaz Kitabimizi karistirip:
"Yavv bu adam 'ümmet' kavrami hakkinda büyük laflar etti, aceba dedikleri ne derece dogrudur, mesela bu adam diyor ki: ümmetin gücünden söz etmek anlamsizdir, güçlü olan, sapitan, dogru yola giren, zalim olan, haktan yana olan hep kavimdir - kavim (ulus). Papagan gibi bunlari tekrar etmekten kendini alamiyor. Söylediklerinde hakli mi?" deyip arastiracaginiza...
"Hakliysa ben ne zirvaliyorum? Ben tutturmusum ümmeti kavim, kavimi millet, milleti de din yapmisim, Kitaptaki kelimeler yetmemis bu kargasaya kargasa katmak için Mekanikten is, güç, potansiyel kuvvet bilmem ne alip katmerleyip buna yutturmaya çalisiyorum. Yutmayinca da 'ahhh...vaaahhh' edip 'halimiz çok aci, daha birbirimizi anlayacak, derdimizi anlatacak bir lisan ortami bile olusturamamisiz, bakin Hakki bile beni anlamakta nasil güçlük çekmekte, gerisini siz düsünün' diye yakiniyorum...sopalik adamim sopalik!!..." da diyebilirsiniz.
Yazarimiz cevabini söyle bitirmis:
"Kaba bir kuvvet ancak bir is yapabildiginde kuvvet-güç hesabi yapabilirsiniz. Mevcut bir kuvvet ya da potansiyel alan kendi basina bir is çikartamaz belli dogrultuda hareket olunca bir is ve dolayisi ile güç'ten söz etmek mümkün olur bu da Hakki kardesimin iyi bildigini tahmin ettigim mekanik yönü meselenin. Aslinda ben daha o mekanik noktadan da öncesinin evvela halledilmesi gerektigini savunuyorum."
Yazarimiz ne demek istiyor?! Pasa, pasa vergisini götürüp yatiran, kurasi çikti diye orduya kosan fertlerimiz bir _is_ yapmamis mi oluyor?!
Ortada islenen bir halt var, fakat kimse bunun sorumlulugunu üzerine almak istemiyor. Yazarimiz da bunu görüp belirleyecegine, meselenin sorumlulugunu olmadik hayaletlere atmaya kalkiyor. Yok fertlerin gücü yetmezmis, ümmet güçlü olsaymis ortaya is çikarmis, fertlerin kaba kuvvetinden is çikarmak gerekmis falan...
Vesselam
Hakki Kocabas
Yazismalarin gayesinin bir yanlisi düzeltme, dogruyu ortaya koyma, hakki söyleme, gözden kaçan bir hususa dikkati çekme vs. gibi amaçlari olmali. Ama kendini çok bilir baskasini o âli fikirlerin yanina dahi yanasamaz görenlerin ego tatminlerine çanak tutmamak daha hayirli olur kanaatimce.
Benim yazim ortada, benim yazimi okuyanlarin bir kisminin tepkilerini biliyorum. Hakki'nin ise yazinin ne söylemeye çalistiginin ya da yazinin asil itiraz ettigi noktanin ne oldugunun da farkina vardigina emin degilim. Bu nedenle en iyisi Hakki'ya Güç Meselesi yazisinin ustruplu ve kapsamli bir tenkidini yapmasini ve itiraz noktalarini çok açik belirtmesini alternatiflerini siralamasini, kavramlara yükledigi anlamlari delilleri ile birlikte zikrederek meseleyi daha anlasilir hale getirmesini ve kör dögüsüne gitmekten kurtarmasini teklif ediyorum. Bunu yaptigi taktirde hem okuyucular hem ben daha oturakli bir yazi ile muhatap olup ona göre tenkidlerimizi yapariz.
Dogrusu "kitabimizi hiç anlayamamis bir zirvalayici" olarak, nasil ümmetin-milletin degil de ancak kavmin dininden bahsedilecegini, Müslümanlarin bütününe benim bilmedigim Islam adli baska bir dinde mi ümmet diye hitap edildigini ümmet-millet-din kavramlarini kitabimiza göre dogru anlamayi Hakki'nin bize ögretmesini merakla bekliyorum. Bunu da kapsamli ve delilli bir yazi ile yapar da bize gösterirse utancimizdan susar o zaman tesekkur ederiz.
Hakki böyle bir yazi yazarsa bize de rahat bir ortamda sakin kafayla degerlendirme yapip gerekiyorsa cevap verme imkani dogar.
Hayati Günes