Volume 8, No 1, Spring 1998 |
Istanbul Mektubu
Mahalle odasini Bayburt'a bir cenaze nedeniyle gidinceye kadar duymamistim. Anadolu'da da birkaç yere gitmeme ragmen hiç de gözüme çarpmamisti. Bu kez bir yakin dolasiyla Bayburt'a gitmek zorunda kalinca Mahalle odasinin ne oldugunu ve ne tür bir islevle Anadolu'nun bu ücra kösesinde kullanildigini ögrenme firsatini edinebildim. Etrafimdaki Anadolu'nun diger kesimlerden gelip Istanbul'a yerlesmis dostlara sordugumda bu oda kavraminin bir benzerinin Erzurum'da da oldugunu söylediler. Bu yazimi siyasetten, darbe söylentilerine, hükümetin basi ile askeri komutanin çekismelerinden uzak Anadolu'daki bazi yerlesik kültürel degerlere ayirayim dedim. Bilindigi gibi anli sanli köse yazarlarimiz, bulanik siyasi ortamlarda pek suya sabuna dokunmayan yazilar yazarlar...
Yaklasik onbese yakin mahallesi olan Bayburt'ta hemen hemen her bir mahallenin bir mahalle odasi mevcutmus. Her mahalle, kendi odalarinin daha ihtisamli olabilmesi için yarisma halinde ve hangi mahallenin ileri gelenlerinin nüfuzlari ve parasal bakimdan durumlari iyi ise; mahalle odalari da o nispette büyük ve modern oluyormus.
Benim cenaze nedeniyle üç gün süreyle gittigim bayagi modern bir mahalle odasi idi. Iki katli bir bina, giris katina girince hemen sagda kahvalti ve diger yemeklerin yenildigi bir oda, bu odanin bir duvarinin ortasindan açilmis servis penceresi vardi. Bayburt'ta genelde evlerde yer sofralarinda yemek yenmesine ragmen bu odayi bastan basa kaplayan bir masa mevcut idi. Bu katin diger mekanlari ise abdesthane ve küçük bir mutfak idi. Ikinci katta ise ufak bir idare odasi, daha dogrusu müdür odasina benzer ufak bir oda, mahalle odasinin ismine yakisan kenarlari sedirlerle bezenmis yaklasik 100 metrekareden büyük bir oda vardi. Oda sadeliginin yaninda kristal olmasa bile büyük ve ihtisamli bir avize ve de yöreye ait hali ve kilimlerle bezenmisti.
Bu oda sadece önemli olaylarda mahallenin muhtari tarafindan açiliyor. Cenaze, dügün, bayram gibi. Bizler cenaze vesilesiyle orada oldugumuzdan muhtarin cenaze islerini nasil idare ettigine bizzat sahit olma imkani elde ettik. Muhtar mahallede hali vakti iyi olanlara üç gün süreyle hangi gün kahvalti ve diger ögün yemekleri kimlerin yapacaklarini taksim ediyor. Ve bizzat tek elden de herseyi kontrol ediyor. Ne eksik, ne gerekiyor, kim aç, kim tok muhtarin oldugu kadar mahallenin diger büyüklerinin de görevleri arasinda sayiliyor. Bazen odada ihtiyaç belirlenmesinde, taziyeleri kabul eden ailenin ve ileri gelenlerin agirlanmasina yardimci oluyorlar. Vefat edenin yakinlari genelde odada oturuyorlar. Sessizce oturup taziyeleri kabul ediyorlar. Hatta Bayburt disindan gelenlerin nerelerde konaklatilacaklari, nasil agirlanacaklarina kadar detaylardan dahi muhtar sorumlu. Mart ayinin son günleri oldugundan yerde hala kar var idi. Bundan dolayi disarda pek alisik olmadigimiz bir kuru soguk ve beraberinde kar oldugundan sobanin sürekli yanmasi gerekiyordu. Muhtar yanindaki yamagina sürekli olarak odunlari tazelemesini sobayi sicak tutmasini yari emir yari dostane tavirla söylemekten kaçinmiyordu. Tabii ki o yörenin "kitlama" tabir ettikleri usulde içtikleri çay ikrami eksik olmuyordu. Oda, sadece toplu halde namazlarda ve muhtarin direktifiyle aksamin uygun bir saatinde bosaltiliyor. Gelenler Allah'in selami "Selamun Aleykum" diyerek yerlerine oturduktan sonra "merhaba" kelimesiyle herkesi yeniden selamlayip yaklasik yarim saat kadar oturuyor. Gelenlerden sesi güzel ve Kur'an-i Kerim'i iyi bilen olursa kimsenin herhangi bir isareti olmadan bir kaç ayet veya Yasin-Serif okuyup vefat etmis zatin ruhuna bagisliyor. Odadakilerden Allah rizasini alip ayriliyor. Eger gelen cemaatin içinden iyi bilmeyen olursa Fatiha okumakla yetiniyor. Bu aslinda oradaki yarim saatlik müddetlerinin doldugunun bir isareti veya artik ayrilmak istediklerini belirtmekte imis. Örnegin ayrilma saati geldigini anliyan kisi eger yeterince güzel sese ve okuma adabina sahip degilse El Fatiha diyor. Fatiha okunduktan sonra yerinden kalkip kapiya dogru yöneliyor.
Mahalle odasinin diger bir islevini de dini bayramlarin birinde görmek nasip oldu. Bir Kurban Bayrami idi. Bayram namazi sonrasi herkes evine dönmüs kurban kesebilenler evlerinde bu isle mesgul olduktan sonra eger ilk gün vakit bulurlarsa ögle veya ikindi namazi sonrasi veya yatsi namazi öncesi mahalle odasina giderek birbirlerinin bayramini tebrik ediyorlardi. Söylendigine göre Kurban Bayramlarinda mahalle odasinin dolulugu ancak ikinci günün aksami had safhaya ulasirmis. Ramazan Bayraminda ise ilk günün ögle sonrasi ve yatsi namazi öncesi oda dolar tasarmis. Diger bir ilginç nokta yörede deli olarak adlandirilan ama akli kitdan çok akilli olduklari bilinen garibanlar için mahalle odasinin ister cenazeden dolayi isterse baska bir sebepden ötürü açik olmasi güzel yemeklerle karinlarini doldurduklari bulunmaz bir firsat idi. Mübalagasiz yöredeki bu tip sahislarin tümü degilse bile çogunu orada görme firsati elde ettim.
Kanimca köylerdeki ihtiyar meclis odasi veya köy odasi dedigimiz odanin yerini Bayburt sehrinde hala insanlarin birbirleriyle yakin baglarinin olmasi dolayisiyla Mahalle Odalari almis. Insanlarimizin sehirlerin basibozuk gerçek sosyallesme olgusundan yoksun ortaminda, degil mahallelerinde, apartmanlarinda dahi bu tip odalara ihtiyaci oldugunu iddia etmek pek abarti olmasa gerek diye düsünüyorum.
Siyasetten bahsetmiyecegim diye kendime söz vermistim ama yine de duramiyacagim galiba. Bayburt'ta mahalle odasini iyi isletip isletmemesi mahalle muhtarinin bir sonraki seçimde seçilip seçilemiyeceginin de bir isareti imis. Anadolu insaninin bu tip islerde parti tutmaktan çok pragmatik olarak karar verdigini bilmeyenimiz yoktur sanirim.