[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 7, No 3, Fall 1997 [back]

IMAM EBUL-VAKT [1]

Abdulfettah Ebu Gudde

Çeviren: Muaz Özyigit

Hafiz Zehebi Siyer-i A'lam-in-Nubela'da Imam Ebul-vakt es-siczi'nin hal tercemesini söyle anlatir: [2]

Seyh, imam, zahid, hayirli, sufi, seyhul-islam, ufuklarin kendisine isnad ettigi Ebul-vakt Abdul-Evvel, uzun ömürlü muhaddis seyh Ebu Abdillah Isa ibni Suayb ibni Ibrahim es-siczi'nin oglu.

Hicri 457 de dogdu. 465 de 7 yasindayken hadis dinlemeye basladi. Busenc'de Cemal-ul-Islam Ebil-Hasen Abdurrahman ibni Muhammed ed-Davudi'den Sahih'i, Darimi'yi ve Muntahab Müsnedi Abd ibni Humeyd'i dinledi. Zamanindaki çok sayida büyük muhaddislerden hadis aldi.

[...] [3]

Ögrencisi Sem'ani onun hakkinda der ki:

Salih alim, güzel tavirli ve ahlakli, sevecen, mütevazi, iyi dost. Busenc'de Imam Abdullah El-Ensari'nin sohbetinden istifade etti. Bir müddet ona hizmet etti. Irak'a, Huzistan ve Basra'ya yolculuk yapti. Bana anlattigina göre Bagdad'a Ribat-il Bistami'nin yanina gitti. Ondan Herat ve Malin'de hadis dinledi. Hadis kiraat'inde[4] çok sabirli idi. Hadis rivayetini çok severdi. Sahih'i, Abd-ibni Humeyd'in Müsned'ini ve Darimi'yi bir çok defalar rivayet etti.

Ögrencisi Ibn-ul-Cevzi ondan söyle bahseder:

Hadis kiraatinde çok sabirli idi. Çok zikreden ve aglayan, teheccüd namazi kilan, selef ahlakinda bir zat idi. Öldügü sene hacca niyet etti. Hazirliklarini tamamladi ise de vefat etti.

Ögrencisi Yusuf ibni Ahmed Es-Sirazi, kitabi Erbain-ul-Buldan da anlatir:

Hocamiz, gezgin muhaddis, zamanin isnadçisi Ebul-Vakt'a gitmek için yola çiktim. Allah ona ulasmami Kirman ülkesinin son kisminda nasib etti. Selam verdim, öptüm ve önünde oturdum. Ebul-Vakt sordu:

- Seni bu ülkeye getiren nedir?

Dedim ki:

- Maksadim sana gelmekti. Allah'dan sonra senden himmet umuyorum. Kalemimle senin hadislerinden bana ulasanlari yazmistim. Sohbetinin bereketinden istifade edeyim ve senin hadis isnadinin kalitesi ile nasipleneyim diye ayagimla buralara yürüdüm.

Ebul-Vakt:

- Allah seni ve bizi rizasina ulastirsin. Gayretimizi, niyetimizi kendisi için kilsin. Eger beni hakikaten tanisaydin selam dahi vermezdin, önümde oturmazdin!

Sonra uzunca agladi. Etrafindakileri de aglatti. Sonra dedi ki:

- Allah'im günahlarimizi güzel örtünle setr et. Örtünün altini razi olacagin sekilde kil. Yavrum, bilirsin ben de Sahih'i dinlemek için babamla yürüyerek Herat'tan Busenc'e Ed-Davudi'ye gitmistim. O siralar on yasindan daha küçüktüm. Babam iki elime birer tas verir ve tasimami söylerdi. Ben de onun korkusundan onlari ellerimde tasirdim. Yürüdükçe yavaslamaya baslardim. Babam yoruldugumu görünce tasin birini atmami söylerdi. Tasi atinca biraz hafiflerdim. Tekrar yorulana kadar yürürdüm. Babam sorardi: yoruldun mu? Korkudan hayir derdim. O zaman niye yavasladin derdi. Bir müddet tekrar hizli yürürdüm. Sonra bitkin düserdim. O zaman öbür tasi da elimden alip atardi. Tekrar yürürdüm. Artik yürüyemez hale gelince beni alir ve tasirdi.[5] Yolda köylülerle karsilasirdik. Isa Hoca, oglunla arabaya binin, sizi Busenc'e kadar götürelim derlerdi. Babam derdi ki: Rasulullah'in hadisi ugruna yolculuk ederken arabaya -maazallah- binmeyiz. Biz yürüyecegiz. Eger oglum yürüyemezse, peygamberin hadisine hürmeten ve sevabini umarak basimda tasirim. Iste babamin bu güzel niyetinin semeresi olarak bu ve baska hadis mecmualarinin rivayetinden istifade ettim. Yasitlarimdan benden baska kimse kalmadi. Simdi bir çok ilim talibi uzak yerlerden bana yolculuk ediyor.

Sonra arkadasimiz Abdul-baki ibni Abdul-Cebbar El-Herevi'ye tatli getirmesini söyledi. Dedim ki: Efendim, Ebul-Cehm'in cüzünden size okumam bana tatli yemekten daha sevimlidir. Gülümsedi ve dedi ki: Girince taam, çikar kelam! Sonra tatli takdim edildi ve yedik. Arkasindan cüzü çikardim. Aslini rica ettim ve getirdi. Cüzü ona okudum. Bu beni çok sevindirdi. Allah ondan Sahih'i ve baska rivayetleri de dinlemeyi nasib etti. 6 Zilkade 553 de sali gecesi, Bagdad'da vefat edene kadar sohbetine ve hizmetine devam ettim. Sunuziye mezarligina defnettik. Kendisi beni Sunuziye'de hocalarimin ayaklari dibine defnediniz diye vasiyet etmisti.

Son anlari yaklastiginda hocam Ebul-vakti gögsüme yaslamistim. Kendisi durmaksizin zikrediyordu. Içeri Muhammed ibn-il-Kasim El-Sufi girdi. Hocama dogru egildi ve dedi ki:

- Efendim, Rasulullah buyuruyor ki: Kimin son sözü La ilahe illallah olursa cennete girer. Ebul-Vakt yüzünü kaldirdi ve su ayeti okudu:

- "Keski kavmim rabbimin beni bagisladigini ve ikrama mazhar olanlardan kildigini bileydi" Yasin 26-27

Muhammed ibnil-Kasim ve oradakiler hayret ettiler. Sureyi sonuna kadar okudu. Sonra Allah, Allah, Allah dedi ve seccade üzerinde vefat etti. Rahimehullahi teala.


[1]
Safahat min Sabril-Ulema, Abdulfettah Ebu Gudde, 3.baski, 1992, s.75 (Abdulfettah Ebu Gudde: Suriye'li zamanimizin büyük hanefi alimlerinden. 1997 de Riyad'da vefat etti. Rahimehullah.)
[2]
Cilt:20, 303-309
[3]
Bu satirlarda Hafiz Zehebi tarafindan daha çok hadisçileri ilgilendiren bilgiler verildiginden, atlandi. (Çev.)
[4]
Hadis kiraati: hadis alacak olan sahsin, rivayet eden seyhin önünde o hadisleri okumasi ve bunu seyhin onaylamasi. Bir tür hadis alma metodu. Muhterem okuyucu dikkat buyursun: muhaddisler için elde filan seyhden rivayet edildigi söylenen bir vesika olmasi yetmiyor. O seyhi bulup, bütün hadisleri dinletip seyhin onayini aliyorlar. Bu arada bir çok imla ve telaffuz farkliliklari da düzeltilmis oluyor. (Çev.)
[5]
Merhum Ebu Gudde kitabina su dipnotu düsmüs: Abdulfettah Ebu Gudde - Allah onu bagislasin, amelini güzel kilsin ve eceline salih amellerle erdirsin - der ki: Bu, hadis sevgisi ile, tahsili ve almasi ile, yedi yasindaki bir çocuga ögretme ile yanip tutusan nasil müthis bir sevgidir! Ve nasil ilginç bir metod: Iki tas tasittirma, sonra mesakkati azaltmak için, uzun mesafelerin zorluklarina alistirmak için, taslari birer birer attirma! Halbuki o yastaki çocuklar oyunla, seker ve tatlilarla mesgul olurlarken!! Iste böyle yanip tutusan bir sevkle o ülkelerde, peygamberin mutahhar sünneti Arab olmayan o müslümanlarin gögüslerinde yasadi. Gerçi o ülkelerin dili Arapça degildi ama Arapça ve sünnet sevgisi o insanlarin aklinda ve kalbinde doluydu. Allah Hindistan'li hocamiz allame muhaddis, fakih Muhammed Bedr Alemi el-Mirtehi'ye rahmet etsin, söyle derdi: Arapça konusmak ibadettir. Iste böyle o diyarlarin insanlari parlak ögrencilerini dahilerini, kazançlarini Arapça ögrenmede, peygamber sünnetinin hizmetinde harcadilar. Böylece o ülkeler muhaddislerin yuvasi, alimlerin yöneldikleri yerler, büyük dilbilginlerinin ve ediplerin kaynagi oldu. Bu Allah'in fazlindandir...

©1997 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin