Volume 7, No 3, Fall 1997 |
Herhalde çogunuz hafif yollu hakaret için "dürzü!" dendigini duymussunuzdur. 1980'li yillarda ise Lübnan iç savasindaki taraflardan birisi olarak ve Israil ordusunda hizmet veren bir grup olarak "Dürzüler"i (Ingilizce de "Druze") duymaya basladik. Lübnan ve Suriye cografyasinin tarihinde renkli bir yeri olan bu toplulugun nasil ortaya çiktigindan ve bazi ilginç buldugum özelliklerinden bahsedecegim. Maksadim birisine "dürzü!" demeye yeltendiginiz zaman durumu daha iyi tartmaniza naçizane yardimci olmak; hatta, hakettikleri halde "dürzü!" demeyi ihmal ettiginiz kisileri tanimaniza imkan hazirlamak.
Dürzülügün hikayesi Ismaililere dayaniyor. Siiligin sekillenmeye basladigi yillarda, Siilerin çogunlugu Imam Cafer'in vefatindan sonra küçük oglu Musa'yi ve onun neslini imam olarak tanimislarsa da, bir grup Imam Cafer'in büyük oglu Ismail'in (ölümü miladi 760) imametinde israr etmisler, kendisinin sarhosluguyla meshur olmasinda ragmen. Ismaililer günümüzde Aga Han'in liderliginde devam ediyor. 900'lü yillarda azinlik olmalarina ragmen iyi organize olan Fatimiler (manevi olarak kendilerini Hz. Ali ve Hz. Fatima'nin nesli addediyorlar), Misir ve Kuzey Afrika'da güçlü bir Ismaili devlet kurup hilafet ve imamet iddiasinda bulunuyorlar. Salahaddin Eyyubi tarafindan 1174'de devrilmelerine kadar hüküm süren Fatimiler daha sonra Sünniligin en önemli kurumlarindan birisi olacak El-Ezher'i de kurmuslar ve çok aktif bir propaganda örgütü ile hilafet ve imamet davalarini Islam dünyasinin her kösesine yaymaya çalismislar. Ismaililikden çesitli zamanlarda dal verip giden asiri sapmalardan (gulat) birisi Dürzülük. Bu meyandan adlarini duymus olabileceginiz digerleri Hasan Sabbah'in Hashasinleri, fikirleri birçok yerde iz birakmis olan Hurufilik ve Baas Partisinin Suriye'deki etkin grubu Nuseyriler.
Gelelim Dürzülere... 996 ile 1021 arasinda Fatimi imami ve halifesi, el-Hakim adinda karizmatik ama dengesiz birisi. Idaresi altindaki Müslüman, Hristiyan ve Yahudilere zaman zaman çok toleransli, zaman zaman siddetli yasakçi tavirlar sergilemis. Saltanatinin sonuna dogru el-Hakim'in Mehdi oldugu propagandasini yapan bir grup türemis. Bir süre sonra el-Hakim kendisinin Tanri'nin tezahürü oldugunu iddia etmis. Propagandistler ülkenin dört bir yaninda bu yeni inanci yaymak için (kendileri bu inanca "tevhid"(!) diyorlar) faaliyete geçmisler. Önde gelen propagandist Muhammad al-Darazi'ye izafeten bu inancin takipçilerine Dürzü denilmis. Al-Darazi'nin baba tarafindan Türk olma ihtimali de var. El-Hakim ilahliga terfi edince bosalan imamet için çikan mücadelede al-Darazi öldürülmüs. El-Hakim'in sonu da bir garip olmus: 1021 senesinin Subat'inda ortadan kaybolmus, Dürzülere göre zamanin sonunda dönmek üzere gizlenmis ise de, genel kani kardesleri tarafindan öldürüldügü yolunda. El-Hakim'den sonra gelen Fatimi halifesi onun doktrinlerini suç ilan etmis. Dürzüler 1040'lara kadar aktif propagandaya devam ettikten sonra içe kapanik bir hale gelmisler. Hashasinler gibi Dürzüleri de Haçlilar araciligiyla Masonlugun olusumunda etkin görenler var.
Dürzülügün akidesi gizli. Hem de öyle gizli ki Dürzülerin arasindan da her nesilde ancak ufak bir grup seçkin ("ukkal") ögrenip seçkinlerden baskasina ögretmemeye söz veriyorlar. Gizem yerine gizliligi tercih eden bir topluluk Dürzüler. Seçkinlerin disindaki Dürzülere ise "cuhhal" (cahil'le ayni kökten) diyorlar. Ukkallar kadin ve erkeklerden olabiliyor. Zamanla sizan bilgilerden anlasildigi kadariyla, el-Hakim'e iman etmekten baska, Dürzüler tenasühe (ruhun tekrar tekrar dünyaya gelmesi) inaniyorlar, çok esliligi reddediyorlar, Kur'an'i tamamen batini olarak yorumluyorlar. Cemaatin dini lideri olan seyhler ukkal arasindan ama siyasi lider çogunlukla cuhhal arasindan çikiyor.
Iste böylece karizmatik bir siyasi lidere bagliligini tapinmaya dönüstüren bir cemaat 1000 seneye yakin varligini sürdüregelmis. Devamliligin sirri belki de gizlilikte yatiyor. Yani, Dürzülerin çogu, kurallari geregi, neye inandiklarini bilmedikleri için neyi terkedeceklerini de bilemiyorlar herhalde. Bu açidan bakinca sandigimizdan çok dürzü var belki de etrafta...