[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 6, No 3, Fall 1996 [back]

Nükleer Silah Kullanabilir miyiz?

Yusuf Yazar

Silahi ve silahlanmayi ne için düsünürsünüz? Buna "insanlari ve toplumlari kendi sultamiz altina almak için" diyecek olanlar bu yazinin okurlari olmayacaktir herhalde. Kendimize ait varsaydigimiz çevrede duymamiz muhtemel cevap "haksizliklara engel olabilmek, gerektiginde zulme dur diyebilmek ve iyiliklerin yayilabilmesi için bir zemin olusturma sansina sahip olabilmek" gibi birsey olacaktir. "Güçlü" olmanin faktörlerinden önde gelen birisi caydirici olabilecek büyüklükte ve etkinlikte ciddi bir silah gücüne ve bir silahli güce, 'orduya', sahip olmaktir. Söylenildigi gibi "tarihin ögrettigi gerçeklerden birisidir: denge olmaksizin baris, belli bir sinirlama olmaksizin da adaletin gerçeklesmesi mümkün degildir".

Silah elbetteki "güc"ün yalnizca bir ögesidir. Nüfus, ülke büyüklügü, sahip olunan bilgi birikimi, cografyanin verimliligi, sahip olunan yeralti kaynaklari ve jeopolitik konum da "güc"ü olusturan faktörler arasindadir. Ancak, bunlardan daha önemlisi bir ülkede saglam temellere oturmus bir iç barisin saglanmis olusudur. Iç barisi saglamak ya da sürdürmek için kurumlastirilmasi gereken ilkelerin tartisilmasi dogal olarak bir baska yazi konusudur. Burada hemen isaret edecek oldugumuz sey; silahli gücün gerçekten büyük ve etkin bir güç olmasinin ön sartinin, ait oldugu toplumu temsil çabasinda olan, bu topluma sirtini dayamis ve bu toplumun 'toplumun kendisinin, topluma dayatilan bir dünya görüsünün ya da belli birtakim ilkelerin degil' savunmasini üstlenmekten onur duymasi gerektigidir. Kendi toplumuna güvenmeyen ve o toplum karsisinda gardini muhafaza etme geregi duyan ve o toplumun benimsemis oldugu belli degerleri kendi varligi için bir tehdit olarak gören bir silahli gücün gerçek bir sinavda sahip oldugu tum potansiyeli kullanabilmesi söz konusu olamaz. Özetle, kayda deger bir "güç" olmanin önde gelen sarti iç barisi zaafa ugratabilecek sebeplerin belli çaba ve tedbirlerle etkisiz halde tutulmasidir. Hatirdan çikarilmamasi gereken sey bu tür sebeplerin potansiyel olarak her toplum ve ülke için var oldugu ve toplumun ya da devletin çesitli açilardan zayif düstügü ortamlarda ortaya çikmakta gecikmeyecekleridir.

Savunma gücüne sahip olmak derken, ordunun gücünü belli bir düzeyde tutmak için mümkün olan en modern silahlarin sürekli olarak disaridan satin alma yoluyla teminini öngörüyor degiliz. Disaridan silah alinmasi belli ölçüde bir kaçinilmazlik olsa da, asil politika kendi silahini, daha da ötesinde , kendi özgün silahini üretmektir. Ancak bu taktirde disa bagimliliktan ve disarinin kontrolünden kurtulmakliktan söz edilebilir. Silah temininde tümüyle disariya bagimli bir ülke önemli bir ölçüde yabaci kontrolüne girmis sayilir ve dolayisiyla savunmasinda gedikler bulunmasi kaçinilmazdir. Çünkü, disaridan silahlandiginiz ölçüde sizin savunma kaabiliyetleriniz biliniyor ve vurma sans ve gücünüz sinirlaniyor demektir. Savunma ya da silahlanmada disariya bagimliliktan kurtulmak ve savunma anlayisinda yeni paradigmalar gelistirmek kuskusuz ki uzun bir sürecin konusu ve birçok handikapi var. Türkiye gibi bir ülkede silahsizlanmayi bir savunma anlayisi olarak benimseyemeyecek oldugunuz gibi, kendi özgün silahlarinizi ve savunma anlayisinizi gelistirmek için bugünkü anlayislar içerisinde silahlanmada belli bir düzeyin altinda da kalamazsiniz. Silahsizlanmayi politika edinerek ve çiçekle kendinize bir yer edinmek istiyorsaniz yanlis bir cografyada bulundugunuzun farkinda degilsiniz demektir. Ortadogu bu tür fantezilerin yeri degildir. Size, kimliginizi de degistirmeniz sartiyla Alp daglarinin eteklerinde bir yer aranmalidir. Ortadogu gibi bir cografyada, canli savas yayinlari her ulusta oldugu gibi sizde de bir telas içerisinde "mümkün olabilen" silahlarla donanma ihtiyacini dogurur. "Mümkün olabilen"in "en iyisi" olmadigini bile bile bu yarisi sürdürmek zorunda kalirsiniz. Belki yapilacak olan, bir taraftan silahlanmada özellikle konvansiyonel silahlarda belli bir düzeyin altina düsmemeye dikkat gösterirken, diger taraftan kendi arastirma kurumlarinizin desteginde yeni arayislari baslatmak ve sürdürmektir. Kuskusuz bu da güçlü ve kisilikli bir siyasi iradenin varligini gerekli kilar. Bugün birçok Islam ülkesinde özgün birtakim projelerin gerçeklestirilebilmesi potansiyel olarak mümkün görünmektedir. Kisaca söylenerek vurgulanmasi gereken sey, bir ülkenin orta ve uzun vadeli, daha çok kendi imkanlarina dayanan silahlanma staratejilerinin bulunmasi geregidir. Bu stratejileri ana hatlariyla belirleyen temel sorulara net cevaplar aranmalidir. Buradaki temel sorulardan önde gelenler potansiyel düsmanlarin kim oldugu ve bu düsmanlarin silahlanma ve savunma politikalarinin ne oldugu sorularidir.

Açikça görülmektedir ki savunma ve silahlanma konulari izlenen genel dis politikanin bir parçasini olusturmaktadir. Dolayisiyla, dis iliskilerde izlediginiz politikalar sizin savunma ve silahlanma politika ve stratejilerinizi de büyük ölçüde belirleyecektir. Örnegin, Islam ülkeleriyle yakinlasmayi ve Islam ülkelerinin birbirleriyle yakinlasmasini saglamayi önde gelen hedefleri arasinda sayan bir dis politikanin dogal uzantilarindan birisi Islam ülkeleriyle ortak savunma ve silah projeleri gelistirilmesidir. Ve yine buradan çikarilabilecek bir sonuc, kisikli ve stratejileri olan bir dis politika sahibi olmadikca kendi potansiyellerine dayanan ve kendisine yol açan özgün savunma ve silahlanma politikalarinin meydan alamayacagidir.

Bagimsizligin savunma ya da silahla bagintisi asikardir. Bagimsizlik genellikle silahlarin ve kahramanlik türkülerinin esliginde gelir. Körfez ülkelerinde oldugu gibi bir bagis seklinde gelen siyasal bagimsizliklar genellikle bir tuzagi ve dolayli bagimliligi da bünyesinde bulundurur.

Kritik soru nükleer silahlarin kullanimi ya da edinilmesiyle ilgili olanidir. Kendi adima bugün birçok Müslüman entelektüelin ve siyaset adaminin nükleer silaha sahip olma gerektigi yönündeki iddialarini çok net anlayabiliyor degilim. Kendisini mevcut ittifaklarin disinda tutmak isteyen bazi devletlerin nükleer silahlara sahip olma çabasi açiklanamaz degil elbet. Bugün gelinmis olunan noktada, nükleer silahlara sahip olan devletlerin dis saldirilar konusunda bir caydiriciliga, dolayisiyla bir dokunulmazliga ve dis iliskilerde bir agirliga sahip olma sanslari bulunmaktadir. Bu dogrudur. Bu gerçege ragmen silahlanma konusunda en tartisilabilir ve su götürür iddia Müslümanlarin nükleer silaha sahip olmasi gerektigi iddiasidir. Çünkü, Müslümanlarin sahip oldugu savas ahlaki ve hukukuyla nükleer silah kullanilmasini bagdastirmak bana mümkün görünmüyor. Bizim için silahlanma nihayet izzeti korumak içindir, gerektiginde "misliyle mukabele" içindir. Peki "haddi asmayin" kutsal uyarisi ne içindir? Biz bir esas olarak savasta cocuklari ve kadinlari 'muharip olmadikça' öldürmeyiz, yaslilara dokunmayiz ve agaçlari kesmeyiz. Kaldi ki, "husumet yalnizca zalimlere karsidir". Ve nihayet savas bizzat amaç degil, olumsuz ve engelleyici tavirlarin yokedilmesi için bir araçtir.Bu ilkeler isiginda tahrip gücü ve sinirlari bilinen bir nükleer silahin kullanilabilme ihtimali nedir? Kullanamayacagimi bildigim bir silaha, görünürde bir caydiricilik saglasa bile, ilkelerime bagli kalisimin sorgulanmasina sebep olabilecek bir tasarrufu onaylamak mümkün degildir. Boyle bir tasarruf için çok büyük kaynaklarin ayrilmasi da ikinci planda dikkate alinmasi gereken bir diger boyut. Dahasi bu tür bir çabadan dolayi birtakim dikkatleri ve bazi devletlerin husumetini üstümüze çekmenin makul bir yani da görünmüyor. Ayrica, nükleer silahlari elimizde yalnizca caydirici etkisi nedeniyle bulunduruyor oldugumuzu iddia da çok ikna edici bir iddia olmaktan uzak olacak ve temel teblige muhatap insanlar nezdinde Müslümanlarin tasiyicisi oldugu misyon zedelenecektir. Bir taraftan börtü-böcegin ölümüne sebep oluyor diye aniz yakilmasina izin vermeyen bir yaklasimi benimseyeceksiniz, diger taraftan masum insanlar da içinde olmak üzere tüm canlilari ve dogayi tahrip eden bir silaha sahip olmayi arzu edeceksiniz. Burada çok ciddi bir tutarsizlik var. Yapilmasi gereken, caydiriciligi da umursamaksizin, nükleer silahlarin tümüne birden köktenci bir biçimde hayir demek, ve bu tavri Islam ve Müslümanlar adina bayraklastirmaktir. Bu bizim ahlakimizin bir parçasi olarak bilinmeli. Söyle bir ilkemiz olmali: Eger bir silahi kullanabilme sansimiz varsa onu edinme cabasi içinde olmaliyiz.


©1996 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin