[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 5, No 4, Winter 1995 [back]

Bilgiyle Donanimli Olarak Dogmak

Mehmet Suat

Istanbul Mektubu


Ali Bulaç, 14 Ekim 1995'de Birlesik Dagitim'in düzenledigi mutad Cumartesi Sohbetlerinin konugu idi. Konusmasinin ilk bölümünde, oryantalistleri ve onlarin Türkiye'deki uzantilarindan Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi'nin malum ögretim üyelerini hedef alarak sunlari söyledi: "Özellikle, Milli Güvenlik Kurulu'na, Islâmda revizyon yapilmasi üzerine rapor hazirlayanlari kasdediyorum. Bunlar Islâmin son birkaç yüzyildir anlasilmaya basladigini iddia etmektedirler. Tekrardan yorumlanmasinin gerekli oldugunu öne sürüyorlar." Bulaç, Islami gelmis geçmis bütün ümmetin çok iyi bir sekilde anladigini ve yorumladigini belirtti... "Ümmet ve âlimler arasinda, örnegin aile varligi, annenin Islâmdaki yerinin önemi bütün ümmetçe konsensus halindedir. Fakat, ne tip bir idare seklinin uygun oldugu konusunda konsensus yoktur. Monarsi mi, demokrasi mi vs... bunda açik bir konsensus yoktur. Olmamasi da son derece dogaldir..." diyerek basladigi konusmasinin ana temasini su sözlerle anlatmaya çalisti: "Insan ana rahmine düstügünde potansiyel bilgiyle donanmaktadir. Bu bilginin türü öncelikle varlik bilgileridir... Geçen haftalarda bazi konusmacilar bir açidan insanlarin Islâmda bir tür bilgilenme evrimi oldugunu belirttiler. Ben bu düsünceyi kesinlikle paylasmiyorum. Adem (A.S.) peygamberimiz bugünün insani gibi ates, agaç türleri ve benzeri bilgilerle Allahu Teala tarafindan bilgilendirilmisti. Insanoglunun tarihine Yontma Tas devri, falan devri gibi bakarak batili tarihçiler gibi insan atesi bulduktan sonra demiri eritti, diye yaklasmak son derece hatali ve de yanlistir... Bu tip gözlükle tarihi irdelemek sömürü getirir. Bati uygarliginin hakimiyetini kabullenmeyi getirir... Hatta evrim teorisini kabullenmeyi getirir, pozitivizmi getirir... Burada bilgiden bahsederken kültürel bilgi, yani yasayarak ögrenilen bilgi ile varlik bilgisini ayirt etmek gerekir. Mesela sehir ortamina dönüsen yasam seklinden kültürel olarak bilgilenmekteyiz. Apartman olgusu gibi... Nebilerin buradaki rolü potansiyel bilgilerle yani varlik bilgileriyle donanmis insanlara ilahi kanunlari hatirlatarak potansiyel bilgilerini ortaya çikarmaktir."

Daha sonra insanin meydana getirdigi yasam sekliyle kendi kendini hapseden bir dünya yarattigini belirten Ali Bulaç, buna Eflatun'dan örnek verdi: "Eflatun Magara risalesinde, magarada yasayan ve hiç bir sekilde disariyla irtibati olmayan insanlar dünyanin disaridaki insanlarin magaraya düsen gölgelerinden ibaret oldugunu sanirlar. Taa ki; disardan biri gelip onlara, oradan nasil çikilabilecegini hatirlatincaya kadar. Iste bu hatirlatmayi yapan insanlar, nebilerdir. Ne yazik ki bugün, Sanayi Devrimi, yani, Aydinlanma denilen olgu, bu magaranin önüne, üstelik demirden bir kafes örmüstür. Içinden çikmak bir kaç kat daha zorlasmistir. Özgürlüge ve hikmete ulasmak bu devirde daha da zordur. Bilindigi gibi ipek böcegi kendi kozasini örerek bu koza içine kendini hapis eder. Eger disaridan herhangi bir nedenle koza delinmezse içinde kalir ve ölür. Fakat disardan müdahale sonrasi kelebek olup uçup özgürlügüne kavusur. Iste nebilerin rolünü de böyle açiklamak mümkündür. Nebiler kendi dünyalarina haps olmus insanogluna varlik bilgilerini tekrardan hatirlatirlar. Hikmete giden yolu gösterirler..."

Daha sonra sorular bölümünde genç arastirmacilardan Dücane Cündioglu konusmanin birkaç noktasina itiraz ettigini söyledi: "Öncelikle hangi dille Hz. Adem (A. S.) konusuyordu?..."

A. Bulaç: " Bunun ne önemi var?"

D. Cündioglu: "Bunun önemi, agaca veya atese ne diyordu?"

A. Bulaç: "Hangi dille bunlara isim verip söylemesi hiç de önemli degil! Önemli olan o nesnelerin islevlerini bilmesi veya varlik olgusunu hissetmesi..."

D. Cündioglu: "Bir de müslümalarin çogunlukta olduklari ortamlarda oryantalistlere bagirip sövmek bir moda oldu... Bilindigi gibi birçok oryantalist özellikle kritiksel hadis yorumlamaya katkilarda bulunmustur... Diger bir nokta da hem oryantalistlere karsiyiz ama sürekli referans noktamiz Eflatun örneginde oldugu gibi yine bati kaynakli..."

A. Bulaç: "Ben, açikcasi, bulundugum her ortam hatta yurtdisinda dahi yaptigim konusmalarda bunlari [oryantalistleri] sürekli olarak elestirmisimdir. Oryantalislerin Islama hiç katkilarinin oldugunu da kabul etmiyorum . Çünkü, bunlar ya iyi bir Hristiyandir, ya ateistlerdir, ya da döneteistler... Biz müslümanlarin penceresinden Islâma bakmalari ve anlamalari mümkün degildir... Eflatun örnegine gelince ben o dönemin düsünürlerinin vahiy kaynakli fikir ürettiklerini düsünüyorum. Çünkü binlerce peygamberin yeryüzüne geldigi biliniyor... O dönemin düsünülerinin bir çogunun da Mezopotamya'ya gidip okuduklari sabit... Buna en iyi örnek Pisagor. Pisagor 25 yila yakin Mezopotamya'da egitim görmüstür..."


Son olarak Yeni Safak gazetesinden sizlere bir alinti:

Hasan Kaçan 4 Kasim tarihli kösesinde söyle yaziyor:

"Ben de kültür hizmeti yapiyorum! Iste "Vatan Kurtaran Hasan" kösesinin ilk kitabi! "ISMET ÖZEL'I OKUMA KILAVUZU". Artik "Ismet Özel'i zor anliyorum" "Okurken aklim karisiyor" yakinmalarina son! Ismet Özel'i okuyup da anlamayanlar da oldugunu düsünerek uzmanlarimiza bu klavuzu hazirlattik. Ismet Özel'in yazilari nasil okunur? Nasil anlasilir. Açik izahli, semali, resimli bu kültür hizmetini kaçirmayin. Üç cilt 680 sayfa. (Ben en iyisi bu espriden sonra Ismet agabeyin gözüne gözükmeyeyim.)"

Hosça kalin...


©1995 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin