Volume 5, No 1, Spring 1995 |
"Mübarek kardesim ve sevgili arkadasim" diye mektubuna basliyordu. "Bizim muhabbetimize ve sohbetimize hiç bir sey mani olamaz, birimiz dünyanin bir kit'asinda olsa, birimiz baska kit'asinda, hatta birimiz ahirette birimiz dünyada olsak, unutma, bizim sohbetimiz kesilmez ve biz birbirimizle görüsürüz ve sohbet ederiz... Özellikle ayni bir hakikat için rezonansa gelmis insanlar birbirinin ayni sayilir."
Çok muhabbet ettigi en samimi arkadasi ve kendisinden daha bilgili ve kamil olarak gördügü bu yüce insan mektubunda bunlari yaziyordu. Ama tam idrak edemedi bunu. Terbiye ve edebinden ve muhabbetinden --içinden sormak istese de-- soramayacakti ona: "Ey Muhterem agbeyim, ben nasil birimiz kabirde birimiz dünyada olsa, görüsebilecegimizi anlayamadim" diyemedi, cevaben yazdigi mektupta baska meseleleri sordu.
Olsun, anlamasa bile çok seviyordu Onu. Öyle her seye itiraz edilmeyecegini de çok iyi idrak etmisti. Muhterem kardesi yanilmaz ve çok hakikatli bir insandi. Öyle olur olmaz itirazvari sorular sormayi kendine yakistirmaz ve hakkinda çok hüsn-ü zan beslerdi.
Mektubun yazilmasindan ancak bes alti ay sonra, Muhterem agbeyinin ve Islamiyet davasinda kendisine önderlik yapmis Liderinin vefat haberi ile sarsildi. Hayatta iken meger o kadar farketmiyormus, ama O vefat ettikten sonra kendinde kapanmasi mümkün olmayan bir boslugun açildigini hissediyordu. Durmadan eski günleri hatirliyor, daima hayallerinde o güzel günlere seyahat ediyor; hep ama hep özlüyordu Onu. Ara sira gözleri de dolar ve bu hali yeniden tekrar tekrar yasardi. Genç sayilirdi ama bazan yürüyüsü, konusmasi, islerini yapmasi yaslilar gibi usulca ve sakince oluyordu.
Sonra bir gün, rüyasinda Onu gürdü."Kardesim, kendini toparla, mühim islerin mesuliyeti simdi benim üstümden alindi, sizin üzerinizedir" diyordu.
Sonra o mektubu yeniden hatirladi. Demek ki Önder edindigi bu Yüce insan ne kadar dogru söylemisti. O kabirde ve ahirette iken de gene kardesine teselli veriyordu ve muhakkak ki Mübarek Ruhu rüyalarinda onu ziyaret ediyor diye düsündü. Demek ki, ruhlarin görüsmesi böyle oluyor olsa gerek, hem de rezonansa gelen kardesler birbirinin ayni sayiliyor dedigine göre, o ruhlar demek ki birbirlerine yakin olduklarindan onlarin görüsmesi gerçekten güç degildir diye yorumladi. Hem de, evet evet, kendisini toparlamasi ve Önder edindigi Aziz dostunun amaçladigi gaye dogrultusunda elinden geldigi kadar devam ettirmesi lazimdi. Simdi yaptigi gibi vefat haberi ile sürekli çöküntü gibi bir hale düsmemeliydi. Ve çabuk atlatmaliydi.
Zaten o da biliyordu ki, çalismak insani açar. Didinip gayret gösterdikçe ferahlar, içlerin kosturmacasi içinde dertleri de kalmazdi. Allah çalismanin içine bir lezzet ve sevk koymus diye daima öyle düsünürdü ve bunu takdir ederdi. Evet, mühim vazife bizim omuzumuzdan alindi, sizin omuzunuzdadir diyordu, Mübarek Zatin Ruhunu memnun edecek hususun Islamiyet hizmeti oldugunu çok iyi biliyordu. Çünkü O mübaregin baska derdi olmamisti ki zaten...
Fakat ilginçtir ki, bu rüyadan sonra sanki O muhterem Hoca vefat etmemisçesine içinde bir sevinç hasil oldugunu hissetti. Çünkü Onu rüyada o kadar diri görmüstü ki sanki gerçek bir görüsme gibi içindeki bütün sikintilari aninda alip götürmüs, acayip olarak, öteki aleme bakis açisini da degistirmisti bu olay...
Öteki alem ve kabir hayati eskisi gibi donuk ve boguk görünmüyordu simdi. Buna da sükretti."Elhamdülillah" dedi.