[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 3, No 1, Winter 1993 [back]

Türkiye Gündemi

Murat Nafizoglu

Baslarken...

Tam yedi yil sonra Türkiye'ye döndüm. Bu dönüsle birlikte yedi yillik Amerika yasantim sona erip, yepyeni bir yasantiya basladim.

Gurbetin ne demek oldugunu oldukça iyi bilirim. Hele hele Amerika'da yasamanin ne demek oldugunu da bilirim. Türkçe bir yazi okumanin insana verdigi keyfi hala yasiyor gibiyim. Üç ayda bir posta kutusunda buldugumuz Anadolu dergisini hizli hizli karistirisim gözlerimin önünden gitmiyor hala. Yine ayni heyecanla karistirirdim diger dergileri. Hele hele haber veren yazilar benim için altin kiymetindeydi. Inaniyorum ki bu dergiyi okuyan, posta kutusunda arayan kisiler içinde de vardir haber müptelalari. Iste biz bu kisileri düsünerek Anadolu'da Türkiye Gündemi adli bir köse açtik.

Türkiye Gündeminde Anadolu'nun iki sayisi arasinda geçen süre içinde ülkenin gündemini teskil eden konulardan, olaylardan söz edilecek. Derginin yapisi geregi "her günceli" yakalamamiz mümkün degil tabii ki. Ama "eskimeyen" ya da "bizi ilgilendiren günceli" yakalayabiliriz sanirim. En azindan denemeye deger bir çaba.

Dogal olarak her güncel bizi ilgilendirmeyecektir. Ne bileyim efendim basbakanin, ya da herhangi bir parti liderinin neler soyledikleriyle çok fazla ilgilenmiyecegiz. Her hangi bir partinin ya da grubun yaptiklari isler "geneli ilgilendirdigi ölçüde" bizi ilgilendirecek. Geneli ilgilendirmedigi ölçüde de gündemimize almayacagiz o olayi.

Pesinen belirtmem gerekir ki tarafsiz olmayacagiz gündem yazilarini yazarken. Biz bir taraftariz, ve özellikle haberleri seçerken ve de bu haberleri yorumlarken mutlaka ve mutlaka hangi taraftan oldugumuz anlasilacak. Yazilarimizi okurken buna dikkat etmeniz gerekecek. Ama unutulmamasi gereken bir nokta ise bizim bulundugumuz taraf sartlar ne olursa olsun "adil" olmayi öngörür. Bu nedenle de fazla endiselenmeye gerek yok aslinda. Ister "benim tarafimdan olun" isterseniz olmayin gündemimize aldigimiz haberlerin kaynaklari mutlaka gösterilecektir. Kimi zaman bu kaynaklara ne denli güvenip güvenmedigimizden de söz edecegiz aslinda. Kimi zaman da kendi kaynaklarimizdan haber aktaracagiz. Bu haberlerin dogruluklarindan herkesin emin olmasi gerekiyor. Çünkü tuttugumuz taraf böyle olmasini gerektiriyor.

Bunlari pesinen söylemem gerekiyor çünkü bizim gündemimizde yer alan haberlerin bir çogu belki de boyali basinin iç sayfalarinda bile yer almamis haberler olacak. Bunlari söylemem gerekiyor çünkü ben "bizim gündemimizin" herkesin gündemiyle örtüsmesi gerektigine inanmiyorum. Ve okuyucularin nasil bir gündemle karsilasacaklarini önceden bilmeleri gerektigini saniyorum.

Son olarak Türkiye Gündemini besleyecek haber kaynaklarindan da söz etmem gerekiyor. Öncelikli olarak haber kaynaklarimizda üç gazete var. Bunlar: Zaman gazetesi, Milli Gazete ve Hürriyet gazetesi. Arada sirada bu gazetelerin yanina Milliyet ve Cumhuriyet gazeteleri de eklenecektir tabii ki. Ikinci haber kaynagimiz ise dergiler: Bu dergiler arasinda bizim zaman zaman, ya da her zaman takip ettiklerimiz var. Mesela Islam, Cuma, Iktibas, Izlenim, Nokta aklimiza gelen ilk isimler. Üçüncü haber kaynagimiz televizyonlarda yayinlanan haber ve haber programlari olacaktir.

Türkiye Gündeminin hangi sartlarda ve hangi çerçevede yazilacagini açikladiktan sonra gündemimizin ilk yazisini yazmaya koyulabiliriz artik, Ya Bismillah diyerek...

Murat Nafizoglu

KANAYAN YARA BOSNA-HERSEK

Bosna-Hersek kanamaya devam ediyor. Konu ile ilgili çesitli görüsler ortaya atiliyor. Bunlara yer darligindan yer veremeyecegiz. Gelen haberler parlak degil. Özel TV kanallari basta olmak uzere tüm televizyon kanallari insan gözlerinin bakamayacagi görüntüleri yayinliyorlar. Kisaca yapilan yardimlara ve çalismalara deginecegim. Eylül ayindan itibaren bir dizi miting ve gösteri yapildi çesitli yerlerde. Ben bunlardan Bursa'da olanina katildim. Oldukça kalabalik ve coskulu geçen bu mitingde en önemli olan olay oglunu Bosna'da sehit vermis bir ak sakalli babanin herkesi Bosna'ya cihad etmeye çagirmasiydi. Zaman gazetesinin pesini birakmadigi bir baska olay ise camilerde Bosna için toplanan ve sonra Kizilay'a devredilen 12 milyar liranin Kizilay tarafindan aylarca yerine ulastirilmamasiydi. Kizilay bu parayi Bosna'ya ulastirmak yerine %64 faizle bankaya yatirmayi tercih etmis. Zaman'in haberi üzerine para çesitli formlarda Bosna'ya yollanmaya basladi. Yine konu ile ilgili bir baska yardim organizasyonu da InterStar televizyonundan geldi, ve hala devam ediyor. Bu kanal 900'lu telefon hatlari ve banka hesaplarini kullanarak yardim topluyor. Çesitli gruplar aralarinda para toplayarak, kermesler düzenleyerek bu kampanyaya katiliyorlar. Bu gruplarin çalismalari her aksam televizyonda gösteriliyor. En çok da özel okullar bu vesileyle televizyona çikiyor. Görünen o ki bu konuda en "yufka yürekli" ve "en çok çaliskan" insanlar özel okullarda okuyan ögrenciler. Interstar'in düzenledigi bu "insanliga davet" yardim kampanyasini desteklemek için düzenlenen defileler ise bir gaflet ürünü. Yurt disindan getirilen mankenlerin podyumlarda neredeyse tamamen çiplak olarak dolasmasi ile müslümanlara nasil yardim edilebilir anlamak zor.

Sanirim konu ile ilgili en önemli jesti Cumhuriyet Halk Partisi genel baskani sayin Deniz Baykal yapti. Baykal ve sekiz arkadasi yilbasi tatilini Bosna'da geçirdiler. Oradaki halkla birlikte oldular. Savasi yerinde izlediler. Baykal'la birlikte giden TV kameramanlarinin çektikleri filmler "yürek yakan" cinstendi. Gözyaslarini tutmak mümkün degildi bu vahset manzaralari karsisinda... Bosna kan aglarken, yürekleri gerçekten aglayanlarin neler yapabilecegine en güzel örnek ise sevgili kardesim Renda'dan geldi. Anmadan geçemeyecegim kendisini...

CEZAYIR SENDROMU

Gündemimizin ikinci maddesinin adini Cezayir sendromu koyduk. Bunun çok önemli nedenleri var aslinda. Öncelikle Eylül 1992'den bu yana Türkiye'de en çok ne konusuldu diye sorsalar bana, derim ki; "Refah Partisinin son kismi belediye seçimlerinde aldigi oy." Söyle geçmis olaylari bir bir hatirlamaya çalisalim. Istanbul'da alti ilçe olmak üzere Türkiye'nin irili ufakli bazi yerlerinde geçtigimiz aylarda bir seçim yapildi. Bu seçimde özellikle Istanbul'da olmak üzere diger yerlerde Refah Partisi oy oranini oldukça arttirdi. Sadece bununla kalmayip bölgesel de olsa Türkiye'de birinci parti konumuna geldi. Burada unutulmamasi gereken bir baska olgu ise söz konusu seçimlere katilma oraninin oldukça düsük olmasi idi. Bu Cezayir'deki son gelismelerle belli noktalarda benzerlikler gösteren seçim sonuçlarinin Türk kamuoyuna nasil yansidigina bakmakta fayda var.

O dönem hemen hemen bütün gazeteleri aldim. Gazetelerde istisnasiz tüm köse yazarlari bir hafta boyunca "Refah Olayindan" söz ettiler. Söylenenler kisaca söyle:

Refah Partisi her ne kadar birinci parti olarak seçimden zaferle çikmissa da bunu gereginden fazla büyütmeye gerek yok. Çünkü seçimlere katilma orani oldukça düsüktü. Ve ilerideki bir genel seçimde Refah'in bu basarisini tekrarlamasi oldukça zordur.

Refah Partisinin basarisi bu partinin diger tüm partilere göre çok daha organizeli ve etkin çalismasinin bir sonucudur.

Diger partiler gazete ve televizyonlara oluk oluk para akitarak propaganda yaparken Refah'in (belki Milli Gazete hariç) ne bir gazetede, ne radyoda ne de televizyonda bir reklamini görmek mümkün degildi. Refah Partisi çok degisik bir propaganda yöntemi izleyerek ev ev kapi kapi seçmenleri dolasmis ve bireysel propagandaya yönelmis. Buna ben de tanik oldum aslinda. Istanbul'da seçim yapilacak bölgelerden birisinde oturan ablami ziyarete gitmistik. Seçimden önce bir aksam üstü kapi çalindi. Güler yüzlü, tertemiz kiyafetli bir bey bir elinde kaset, diger elinde bir içimlik kahve bizden bu kaseti dinlememizi rica etti. Dinlerken de kahve içmemizi önerdi.

Kaseti tüm ev halki sessizce dinledi. Oldukça etkileyiciydi. Ve konusan Erbakan degildi. Bizim aile atadan kalma demokrat olmasina ragmen babam bile sessizce ve ilgiyle dinledi kaseti. Buna benzer olaylarin çesitli yerlerde yasandigindan söz etti gazeteler. Özellikle Refah'çi (ne demekse) kadinlarin çok aktif görev yaptiklarindan söz ettiler. Klasik anlamda düzenlenen mitinglerden daha etkileyici oldugu söylendi bu yöntemin. Bu seçimde en çok paranin Refah partisi tarafindan harcandigi da konusulan konular arasindaydi. Bir rivayete göre (Hürriyet'in iddiasi bu) harcanan para yedi milyarin üzerindeydi.

Refah'in basarisinin ardindaki nedenleri inceleyen gazetelerin konu ile ilgili diger bir yorumu ise Refah Partililerin çizdigi dürüstlük imajinin seçmenleri çok etkiledigiydi. Gerek DYP, gerek ANAP, gerekse SHP iktidarlarinda rüsvet ve yolsuzluk iddialari had safhaya çikmis ve halki bezdirmisti. Oysa ayni dönemlerde Refah partili belediyeler, basta Konya olmak üzere bir çok beldede basarili yönetim sergilemislerdi. Bir zamanlar kadin erkek ayri otobüs seferleri düzenledigi için elestirilen Konya belediyesinin basarilari gazete sayfalarini ister istemez mesgul etti. Bu belediyenin ekmegi 800 liradan satmasi, belediye otobüs biletlerinin 800 lira gibi komik bir rakam olmasi dikkat çeken belli basli olaylardi. Yine ayni gazeteler Konya, Sultanbeyli gibi Refah'li belediyelerin kimseye bir kurus borcu olmadigindan, ve faizsiz is yaptiklarindan söz ediyorlardi. Hatta hatta rüsvet vermekten bikan bir Ermeninin bile Refah'a oy verdigi söylendi.

Kisacasi tüm basin Refah'in basarisini kabul etmekle hakkaniyet ölçüsünde davrandilar. Ama asil sorun bu basarinin genel seçimlere yansimasi durumunda rejimin neler yapmasi gerektiginde dügümleniyordu. Bir grup aydin, bürokrat ve politikaci her seye ragmen Refah'in genel seçimlerde birinci parti olmasi durumunda askerlerin duruma müdahele etmeleri gerektigini söylerken, diger bir grup ise demokrasi ve faziletinden söz ediyor ve ne olursa olsun Refah'in iktidarinin herkesçe sindirilmesi gerektigini söylüyorlardi. Tabii ki bu "Cezayir benzeri" darbe tartismalarini gündeme getirmekteydi. Genelkurmay baskanina bile soruldu bu sorular.

Tartismalar çok uzun ve çok degisik ortamlarda sürdü. Ve tartismanin boyutlari hem basinda hem de televizyonda "Islam ve Demokrasi" boyutuna dönüstü. Interstar, Kanal 6, HBB ve TRT gibi televizyonlar Refah çevresinden taninmis kisilerle açik oturumlar düzenlediler. Ve bu oturumlar TV kanallarinda yayinlandi. Aklima gelen programlar sunlar: Hasan Mezarci ile Ugur Mumcu'nun laiklik ve Atatürk tartismasi HBB televizyonunda yayinlandi. Ibrahim Halil Çelik sanirim Interstar'in kirmizi koltuguna konuk oldu. Bilinen tartismalar yapildi. Islam ve Demokrasi, Islam ve Kadin gibi... Emine Senlikoglu hem Kanal 6'da hem de Show televizyonunda göründü. Refah Partisi kadin kollari baskani ile röportajlar yapildi. Mehmet Ali Birand Otuzikinci Gün adli programda "Kara Ses" ve "Refah" olgusunu isledi. Hasan Mezarci'yi konuk etti, ama pek söz hakki vermedi. Show TV'de yayinlanan bu program bir yerlere mesajlar göndermesi açisindan ilginçti. Yine ayni programin yakinda "Radikal Islam" konusunu isleyeceginden söz ediliyor.

En adil program sanirim TRT'nin yaptigi programdi. Nazli Ilicak'in sundugu "Söz Meclis'ten Içeri" adli programin bir haftasinda Abdurrahman Dilipak ve Korkut Özal, Nazli Ilicak ve Altan Öymen (Milliyet'in bas yazari) ile Seriat ve Islam üzerine tartistilar. Ilk kez bu programda sistem apolojetik bir tavir izledi. "Ne olur benim bas örtüme karismayin" dedi Nazli Hanim. Burada Islami ögelerin tartisilmasi oldukça yararli oldu. Seriat, Müslüman gibi kavramlar ilk kez bu kadar açikligiyla tartisildi. Ne yazik ki 110 dakika süren tartismanin (bu süre bana Abdurrahman bey tarafindan verildi) ancak 50 dakikasi ekranlara gelebildi. Bunun teknik nedenlerden ötürü ortaya çikan bir kisitlama oldugunu saniyorum.

Nokta dergisinin bir sayisini Radikal Islam'a ayirdigini söylemeye gerek yok sanirim. Yanisira, Cumhuriyet gazetesi Cemalettin Kaplan'la ilgili seri yazilar yayinladi. Ayni gazete Hz. Ali dönemindeki karmasayi konu alarak Islami elestirmeyi kendisine görev bildi.

SAGDA BIRLESME MI BÖLÜNME MI?

Bu son haber yorumumuz Türkiye'de sag olarak adlandirilan yelpazede olup bitenlerle ilgili. Bilindigi gibi 12 Eylül Türk siyasi hayatina istikrar getirmek vaadiyle ortaya çikmisti. Ama görünen o ki bu vaadi gerçeklestirmek su anda olanaksiz gibidir.

Sagda ilk parçalanma Hasan Celal Güzel'in ANAP'tan ayrilmasiyla basladi. Hasan Celal uzun çabalardan sonra Yeniden Dogus Partisi'ni kurdu. Bu girisim bir nebze olsun basinda ve TV'de yanki buldu. Özellikle özel TV kanallari Hasan Celal Güzel ile bir kaç kez röportaj yaptilar. Gerek bu programlarda gerekse yazili basindaki demeçlerinde Hasan Celal Güzel partisinin "sag" parti olmadigini, bu çagda böyle bir ayrimin yanlis oldugunu israrla belirtti. Parti Ankara'da görkemli törenlerle kuruldu. Daha sonra ise MÇP'deki gelismelerden rahatsiz olan Muhsin Yazicioglu ve grubu MÇP'den ayrilarak adina "Milli Mutabakat" dedikleri bir olusum içine girdiler, Türkiye'nin çesitli yerlerinde bu hareketlerinin nedenlerini çesitli toplantilarla açikladilar. En son olarak Ankara'da yapilan genisletilmis istisare toplantisinda parti kurulmasina karar verdiler. Ekip, çalismalarini bu yönde sürdürmekte. Parti kurma çalismalarinda bulunan diger bir kisi ise Aydin Menderes. Menderes açik açik parti kuracagini söylemekle beraber bu konuda aceleci davranmamakta. Geçtigimiz onbes günün iki önemli bulusmasi dikkate deger bulusmalar: Menderes yilbasindan hemen önce Özal'la bulusarak görüs alis verisinde bulundu. Hemen ertesi hafta Yazicioglu'da Özal ile bulusarak iç ve dis siyasi durumu degerlendiler. Rivayetler ANAP'tan Özal'in emriyle ayrilan Keçeciler grubu ile, Menderes ve Yazicioglu gruplarinin birleserek yeni bir parti kuracaklari dogrultusunda. Konu ile ilgili Hürriyet gazetesinde çikan bir haber oldukça dikkat çekici. Muhsin Yazicioglu sagda bütünlesmenin sart oldugunu ve bu konuda her çabayi göstereceklerini söyledi. Öte yandan Aydin Menderes Anadolu'da toplantilar düzenleyerek davasini anlatmaya basladi. ANAP'tan ayrilan grup içinde Mehmet Keçeciler yine saf disi edilerek, Özal'in fahri baskanligini yaptigi bu hareket Aydin Menderes ile flört etmeye basladi. Bu arada eski MHP ve AP tartismali ve kimi zaman kavgali geçen kongrelerinde kendilerini fesih karari aldilar.

Surasi bir gerçek ki kim parti kurarsa kursun su anda sagda var olan ANAP ve DYP'den oy kapmalari için üstün çaba göstermeleri gerekecek. Görelim bakalim zaman neler gösterecek. o


©1993 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin