[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 3, No 1, Winter 1993 [back]

Bir Sehidin Ardindan

Hayati Günes

Amerika'da irili ufakli üniversite sehirlerinde müslüman ögrencilerle birlikte olusan diger bir sey de mescidler. Bunlardan birisi de Michigan'daki bir üniversite sehrindeki mesciddir. Müslümanlara hem okul, hem toplanti yeri, hem ibadet yeri olmak gibi degisik fonksiyonlar saglayan bu sirin yerde tanidim onu ilk defa. Bir Cuma namazi sonrasinda ayakkabiliklarin oldugu yerde Amerikaliya benzeyen, kumral, hafiften kizil saçli birisini görünce hemen yaklasip selam verdim. Etraftaki Türk arkadaslar da bak seni tanistiralim deyip yanimiza sokulmuslardi zaten. Ismini ögrendim. Mimarlik bölümünde master yapiyormus. Degisik birisini görmek sevindirici bir olay idi. Aslen Türk oldugunu, anne ve babasinin doktor olarak ABD'de uzun yillar çalistiktan sonra yaslaninca Türkiye'ye dönme karari aldiklarini, kendisinin de dogup büyüdügü yer olan Amerika'da kalip tahsiline devam etmeyi tercih ettigini ögrendik daha sonra. Ayni bölümde olan yine ABD'de dogup büyüme Suriye asilli bir arkadas onu okulda tanimis ve camiye davet etmisti.

Bu ilk gelisten sonra ayagi camiye alismaya basladi. Zamanla camiye ve müslümanlara giderek isinip oradaki müslüman cemaatin bir parçasi oldu. Baslarda hemen hemen hiç konusamadigi Türkçesini yavas yavas ilerletiyor, çok kalender tavirlarla da herkesin sevgisini kazaniyordu. Zaten çok degisik gelen ismini soranlara da "Farsçadan geliyor, manasi kalender demek" diye cevap veriyordu.

O yil içinde Türkiye'den yeni gelmis olan üç arkadas ile beraber ev tutup orada kalmaya basladilar. Bu arkadaslar nur talebelerine daha yakin olduklari için onlar vasitasi ile Risale-i Nurlari az çok tanimisti. Islamda o kadar samimi idi ki nerede müslüman görse iyi niyetle yaklasiyor, müslümanin ne isi olsa seve seve kosturuyordu. Bir dersin projesinden epeyi zaman darligina düstügüm bir anda ayri dalda olmasina ragmen bana nasil yardim edecegini düsünmüs, "ben de hizli on parmak yazarim sen el ile yaz bana ver" diyerek Macintosh'da projemi yazmisti. Teblig cemaatinden bölgeye gelip gidenler oluyordu. Bazen Islam yolunda bir seyler yapabilmek arzusu ile onlara takiliyor, bir müddet dolasiyordu. Klasik olarak bu cemaate de dil uzatanlar çok oluyordu. Her müslüman cemaate dil uzatana karsi oldugu gibi bunlara da karsi durup onlarin iyi tarafini sayarak elestirenlere iyileri görmeyi ögretiyordu.

O yil Türkiye'ye giderek evlenip kendi ihlas ve samimiyetini aile hayatina da tasidi.

Giderek cemaatin aktif bir parçasi olmustu. Aksansiz Ingilizcesi ile dava faaliyetlerinde daha tesirli olabiliyordu. Afganistan için verilen bir yemek ve akabindeki para toplama faaliyetinde aktif görev almisti. Kirmizi bir Afganistan haritasi çizerek her bin dolarda kirmizi rengin bir kismini kaldirip alttaki yesil rengi ortaya çikarip "haydi bakalim burada paralarimizla sembolik olarak bir kurtarma yapacak miyiz" seklinde meseleyi gündeme getirisi ilginç idi. Kirmizi seritler söküle söküle yesil renk ortaya çikarilmis, Afganistan o gece sembolik olarak kurtarilmisti. Bundan sonra yavas yavas pek çok Islami faaliyette önde görülen isim olmaya baslamisti. Mesela Yusuf Islam Ann Arbor'a davet edildiginde elde mikrofon sehir sokaklarinda dolasarak milleti davet eden de yine o idi. Aktif duyuru neticesi bini askin dinleyici kitlesi gelmisti salona.

Ben oradan ayrildiktan sonra da dolayli veya dolaysiz haberlesmemiz sürdü. Ara sira ziyarete gittigimizde oradaki diger arkadaslar ile birlikte elinden gelen samimiyeti gösterip evini ve sofrasini bizlere açmisti. Aradan zaman geçti. Iki kiz çocugu babasi oldu. Bu arada okulu bitirmis, bir büroda çalismaya baslamisti.

1991 yazinda bir vesile ile oraya ugrama imkanimiz oldu ve tekrar görüstük. Yüzü daha da nurlanmisti. Kizil narin sakali çok sevimli, gülüsü ile insana sarilisi çok içten idi. Geçen yil Chicago'ya bir konferans için geldigimi ögrenince "Neee! Sen Chicago'ya geldin ve buraya ugramadin haaa! Yani bizi görmek istemedin öyleyse" dedi. Ben, bir konferansa geldigimi, kisa bir süre kaldigim için firsat bulamadigimi anlatmaya çalisirken baskin çikarak "Eee bize haber verseydin biz gelseydik" deyince söyleyecek laf bulamadim. Size zahmet vermek istemedim diyemedim. Çünkü o, aradaki üç buçuk saatlik yolu kesinlikle zahmet saymazdi.

O görüsmemizden sonra ancak telefonla haberlesebildik. Türk ögrenciler arasinda bilgisayar yoluyla haberlesmeyi saglayan bir networka ara sira yazilar göndermeye baslamisti. Bosna'daki durum vahimlesmeye baslayinca gelen bir mesaja verdigi cevabi unutamam. Haziran ayi civarinda bir arkadas Bosna'daki katliamin durdurulmasi için ABD baskanina ve BM'ye mektuplar yazilip imza toplanmasi için bir duyuruda bulunmustu. Buna, "Ne yaptiginizin farkinda misiniz? Bunlar kafir. Kimden kime karsi yardim istiyorsunuz, anlamiyor musunuz yardim istediginiz adam kafir yahu, yani Allah-u Tealanin necis kildigi kafir, bunlardan nasil medet umulur" seklinde siddetli bir tepki göstermisti. Ondan sonra da mesaj yazmadi. Baska bir arkadas da bir toplantida Türkler Islami Bosna'ya götürdü denildigi zaman kendisinin "Hayir Islam Türkleri Bosna'ya götürdü" dedigini naklediyordu.

Aradan zaman geçti, duyduk ki o sehirdeki arkadaslardan birisi Bosna'ya cihada gidiyormus. Arkadasin güvenligi için kim oldugunu açiklamiyoruz deniliyordu gelen haberde. Düsünüp tasindim kim olabilir oradakilerden diye Çok sevdigim samimi oldugum yüzler geçti bir bir gözümün önünden. Nihayet olsa olsa o olur dedim içimden. Onun içindeki ihlas ve samimilik öylesine disina vurmustu ki olsa olsa o olurdu Haberi geçen arkadasa telefon açtigimda baska konulardan bahsettikten sonra o ne yapiyor diye sordugumda "hiç iyidir" dedi ve baska bir sey söylemedi. Sonradan ögrendim ki cihada gitme karari veren gerçekten de o imis. O siralarda ben de baska bir ülkede is bulmus oraya gitme hazirliklari içinde idim. Telefon açarak kendisi ile biraz konustum. Nasilsin, ne var ne yok diye sorunca "Iste biz gidiyoruz" dedi. "Biz de gidiyoruz" dedim. Ama ikimizin gidisi farkli idi. Onunki sirf "Canlarin cani ugruna can vermeyi cana minnet bilen" bir gidis, benimkisi ise fani Dünya'da bir kaç kurusun, ailenin, rizkin pesinde Dünya için bir gidisti. Bosna hakkinda biraz bilgi verdi. Direnis noktalari oldugunu, oralarda mücahidlerin tutunmaya devam ettiklerini falan söyledi. Iki kisi gidecegiz dedi. Adresini aldim. Çevreden toplamaya çalisacagimiz yardimlari onun vasitasi ile dogrudan mücahidlere iletelim diye

Daha sonra tasindigim yerde de dolayli olarak haberlesmemiz devam etti. Gidecegine yakin, ayni yerde bulundugumuz bir arkadasa yazdigi mektuplarda söyle diyordu:

Date: Sun, 13 Sep 92 23:49:30 -0400

Selam Aleykum R,
S dedi ki bana yazmisin ama cevap almamisin.
Aslinda, ben senden ancak geçen gün message aldim.
Islerini sormam çünkü tabii ki herkezin isi ayni.
Dünya hep dünya, ya sana ya bana.
Geçen gun H geldi buralara. Sdani çok met ediyor.
Ve herhalde 24 günde geri dönüyor. Haberin olsun 
diye sölüyorum.


R hayatin nasil gidiyor. Varmi gelisme?
Of course dünyevi gelismeler kast etmiyorum. Ne yaziyim.
Ne soriyim? Artik pek konusmak mevzusu kalmadi.
Dün aksam Türk cemaatin toplantisina gittim.
(Artik genellikle gitmiyorum). Neyse, dün aksam gittim.
Hala ayni haldeyiz asa yukari. Ama mesele orda olanlar
ben, S., M, O, F, A.., ve baskalar.
Yani demek istiyorumki, bu eski kadro hala ayni seviye,
veya eski seviyeden o kadar farkli gözükmüyor.
hareket'e gelince. Yani bu kisilere artik 
"veteran" denir,
yane artik bilen ve yasamis kimseler.

Eyer simdiden hareket yoksa sonra olucakmi?
Sen aldin doktorani, simdi daha çok zamaninmi oldu?
Simdi daha çok mu hareketdesin.

Hareket, necessarily, zamanilen degesmiyor degil mi r?

Ancak bizim gayetlen degisebilir. Zamanlan degil.
Kur'ani Kerim'e bakinca görüyoruz ki ordaki misaller
bizim ayni yasadigimiz meseleler. Yani o kadar zaman
geçmis, o kadar dünya baslamis, ve artik 
bitiyor sayilir,
ve ayni meseleler. Demek zamanlan degesmiyor.

Onun için biz istedigimiz kadar beklesek, 
biz degismiycez.
Zaman degil biz kendimiz degismemiz lazim.

Cünkü bakiyoruzki bu zamana kadar geldigimiz 
yol istedigimiz
yere gitmiyor. Öylese ne yapmak gerek? Hala ayni yol 
da mi
devam etmek veya istikameti mi degistirmek?

Tabii ki yönünü degestirmek lazim.

Kadro yetisdi r Artik "adam yetistirmek" 
adamlar yetisti.
Bostan ekersin. Beklersin meyve yetissin. Ama 
yetisince de
meyveyi toplaman lazim. Daha da beklemik artik insaf ve
kötüye gidiyor. Beklersin, toplamazsin, meyve 
çürür, gider,
ve böceklere laik olurlar.

Neyse r, benden hatir sordun bizde biraz anlattik.
Eyer bu messagi alirsan lütfen haber verde 
gittigini biligim.
türkçemin kusuruna baka.

Selamlar.

M. R.

Date: Tue, 22 Sep 92 19:08:37 -0400

R, bütün Müslüman kardeslere selamun aleykum,


Insallah, önümüzdeki persembe ayriliyoruz. Yane 
ekim bir.

.
Neyse r hakkini helal et. Bende helal ediyorum.
(Beni az kizdirdigin degil) Allah izzin verirse 
üç ay
sonra dönmeye niyet ediyorum. Tabii bildigin gibi
biz plan kururuz ama Allah'in kendi plan'lari vardir,
onun için ancak insallah diyebiliriz.

Eyer üç ayda dönmesem, öylese aylem dört ay
bekliyicek.
Ve o zamana kadar hala yoksam öylese Türkiye'ye
gönderilcekler, insallah.

Buradaki geçimleri ve dönmeleri zaten buradan 
simdiden ayarlandi.
Ama henüz döndükleri zaman'dan sonra daha bir 
sey hazirlamadim.

Rizk Allah'dan. Buna hamdolsun. Ve iyi ki rizk, 
Allah, senden
çünkü ancak güvenimiz sana Allah'im.

A, en çok istedigim sey aylem müslüman 
olarak yasasin ve
müslüman olarak ölsünler. En çok istedigim
sey Islam.
Hem bana, hem kizlarima, hem hanimima.

Insallah, böyle olur.

Eyer senden bir ricagim varise, oda ayleme arada 
sira göz kulak ol.
Türkiye gittigin zamanlar, veya nisil olucaksa 
ancak Allah bilir.

Neyse r, simdilik bukadar.

Allah, bizi affet. Bizi sevdigin kullarindan eyle.

Assallam alaikum.
M. R.

[Mektuplar aynen kendi yazdigi gibi verilmistir.]

En sondaki duasi kabul oldu insaallah.

Cepheden Imran Report imzasiyla göndermeye basladigi haberlerin ilkini 5 Ekim'de Mostar'dan bildirmis ve Türkiye gazetesinde de çikan bir haberi teyid ederek yedi müslümanin sehadetini haber vermisti. Konvoylari Hirvatlar tarafindan durdurulup kontrol noktasina götürülen müslümanlar üzerine, bu geciktirme sirasinda top atesi açilmis ve yedi müslüman ile iki Hirvat hayatlarini kaybetmisti. Müslüman sehitlerin milliyetleri söyle idi: 1 Ingiliz, 1 Alman, 3 Türk, 1 Endonezyali ve 1 Tunuslu. Bu dagilim bile kendi basina çok seyler söylüyordu aslinda Dünya'nin sessiz kaldigi bir katliama, kelli ferli yönetici bozuntularinin isikli lüks salonlarda üstüne sampanya yudumladiklari vahsete, ümmetin derinliklerinden Dünya'nin dört bir yanindan yardima kosanlar vardi Tam bir ümmet anlayisi ile, irk dil ve ülke farki olmaksizin

Üç-dört ay kalip dönmek niyetinde idi. Yani Ocak baslarinda. Gittikten sonra bir iki haber daha ulasti. Haberlerden birisi kendilerinin Tvarnik'e gitmek isterken aradaki geçidin Sirp'larin eline geçmesi sonucu yol degistirdiklerini, degisik yoldan giderken bir kamyonun devrilip yolun kapandigini ve diger arkadaslarinin geriye döndügünü, kendisinin tek basina yola devam ettigini bildiriyordu. Camiye ulasip dil problemi ile biraz ugrastiktan sonra gençlere derdini anlatabildigini ve onun cihada geldigini ögrenince sevindiklerini ve yiyecek verdiklerini söylemisti.

Derken haftalar sonra baska bir haber geldi O muradina ermisti. Saraybosna'yi kurtarmak için yapilacak büyük saldiriya katilmak üzere 260 mücahid yola çikmislar, yol üzerinde kafirin elinde bulunan bir köyü kurtarmak üzere saldiriya geçmis ve bu operasyon sirasinda onunla 40 müslüman sehadete ulasmislardi. 25 Bosnak 10 Arap, 4 Türk ve bir Amerikali Kendisi Amerikali olarak geçiyordu ABD vatandasi oldugu için

Sehadet haberinden bir iki gün önce onu düsünürken dönme tarihi yaklasti ama dönmek istemez büyük ihtimalle demistim içimden. Çünkü o bir sevdaya tutulmustu Bir plani da yetim çocuklardan birisini sahiplenip bakmak için getirmekti, dönse dönse onun için döner diyordum. Demek ki dönüsü çok daha güzel bir mekana olacakmis.

Bir gün araba kullanirken gece geç vakit yollar issizdi. Kirmizi isikta geçelim yahu ne olur dedigimizde "Hayir simdi geçersin ama mühim olan aliskanlik olmamasi. Sonra aliskanlik olur kritik zamanda da geçmeye kalkiverirsin" demisti. Biz de öyle olduk. Rabbimizin emirlerini farzlarini ihmal ede ede aliskanlik peydah etti. Toplum olarak Rabbimizin kirmizi isiklarini dinlemez olduk. Dar zamanda da genis zamanda da. O bu aliskanliga düsmeden taptaze naksetti Islami kendi ruhuna. Biz ise aliskanlik haline gelen bir dini mi yasiyoruz yoksa Rabbimizin emirlerini mi diye sormak ve düsünmek zamani degil mi?

Her asirdan her zamandan yolcusunu ala ala giden sehitler kervani onu da alarak, geride kalan bizlere ise utanç, suçluluk ve aci ile dolu bir samar vurarak yoluna devam ediyor.

Rabbim ona ve diger sehitlere gani gani rahmet eylesin. Bize de hidayet, ihlas ve basiret versin.


©1993 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin