[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 2, No 4, Fall 1992 [back]

Almanya: Yeni Süpergüç

Yusuf Açikgöz

Alman kökenli kavimler Avrupa tarihinde bugünkü mevcut milli devletlere su veya bu sekilde kanlarini vererek veya içine asimile olarak (Hollanda'da Flemenkler, Fransa'da Franklar, Italya'da Lombardlar, Britanya'da Saxonlar) tarihsel rol oynamis olmalarina ragmen, bugünkü anlamda ilk Alman devletinin temelini 1830'larda Alman prensliklerinin imzaladigi Gümrük Tarifesi Antlasmasi olusturdu. Bunu Bismark'in önderliginde günümüz Almanya'sini doguran yeni devletin temellerinin atilmasi takip etti. Genelde savaslarin dünya tarihindeki önemi, temelleri yapay duruma gelen eski güç dengesinin yeni bir dengeye siddet yoluyla kavusturulmasi araci olarak ifade edilebilir. Üniter bir Alman devleti eski dengeleri Avrupa'da alt üst etti. Fakat rakipler kaçinilmazi kabul ederek Avrupa'daki yeni devlete boyun egmek zorunda kaldilar. Hernekadar sanayii devrimi Ingiltere'de baslamissa da, ikinci kusak makina ve kimya sanayii devrimlerinin önderligini çeken Almanya'dir. Bu ise, dünyadaki mevcut güç dengesini alt üst etti. Kaçinilmaz olarak önce 1. Dünya Savasi ve yarim kalanin bitirilmesi olan 2. Dünya Savasi bu güç dengesini ayarlama görevini yerine getirdi.

2. Dünya Savasindan sonra Almanya dünya siyasetinde pasif rol oynamayi kabul etti. Ancak birlesme sonrasi eski tahmin edilebilen davranis sekli tamamen degisti. Simdilerde yeniden aktif rol oynamaya baslama isteginin isaretleri görülmeye basladi. Bunlar söyle özetlenebilir:

  1. Güvenlik Konseyi'nde daimi yer alma istegini her firsatta açik ediyor. Bu gerçeklesirse dünya siyasetinde söz hakki dogacak demektir.
  2. Yugoslavya'nin parçalanmasinda ve zamanlamada öncü rol oynadi. Olumlu veya olumsuz sonuçlari tartisilabilir, fakat kendi siyasetlerini önce Avrupa'ya sonra da dünyaya kabul ettirmek bakimindan önemli bir dis siyasi basaridir.
  3. V2 füzelerinin yapiminin yildönümü kutlamalarini resmi olarak katilmaktan son anda vazgeçti. (V2 füzeleri Hitler'in savas sirasinda yaptirdigi tarihteki ilk balistik uzun menzilli füzelerdir.)
  4. El Alamein muharebesi yildönümü kutlamalarina katilmayi reddetti. Bu muharebe Ingiliz-Alman ordulari arasinda olan ve dünya tarihinin gördügü en büyük tank muharebelerindendir. Bunun 2. Dünya Savasi ve Hitler döneminde olan herseye yeni nesillerin düsman olmadiklarini, galip devletlere karsi tarihsel bir buruklugun derinlerde biryerde yasiyor oldugunun ifadesi olmasi bakimindan sembolik önemini gözardi etmemeli.
  5. Maastricht ile Avrupa Birlesik Devletleri'ne giden yolu açti. (Bu antlasma hernekadar Hollanda tarafindan hazirlanmis olsa da arkadaki esas güç Almanya ve Fransa'dir.)
  6. Eurofighter konsorsiyomundan çekildi. On yil sonra ortak olmaktansa tamamen kendileri yapmaya kalkabilirler. Bu da Fransa ve Ingiltere gibi klasik savunma sanayii ihracatina asiri bagli ülkeleri tamamen devre disi birakmasi anlamina gelir.
  7. Bundesbank (Almanya Merkez Bankasi) baskaninin tek bir cümlesi Ingiliz Pound'unun %14 deger kaybetmesine yol açarken, Ingiliz Maliye Bakani istifa etme noktasina geldi. Daha önce de anti-Alman sözleri nedeniyle Ingiliz Ticaret ve Sanayii Bakani istifa ettirilmisti.
  8. Benelux Ülkeleri, Danimarka, Isveç, Finlandiya, ve Avusturya mali bagimsizliklarini Almanya'ya terketmis durumdalar. Fransa son borsa kriziyle eger bu gruba girmedi ise bile kaçinilmaza dogru gitmekte.
  9. Eski devlet baskanlari Helmut Schmit, para politikasinin dis politikadan soyutlanamayacagini açikça beyan etti. O halde izledigi yüksek faiz politikasi yüzünden Avrupa'da ve dünyada yarattigi ekonomik krizle bir dis politika amaci olmali!!!

Göstergelere bir göz atilmali:

  1. Bundesbank mali piyasada sözüne deger verilen ve sözü dinlenilen dünyadaki sayili kurumlardan birisi.
  2. Sehirlesmesindeki ileri görüslülükle bir veya iki megakent ortaya çikmasini önlemis, bunun yerine orta büyüklükte birçok sehir ekonomik merkez rolü oynayarak çaprasik kentlesmenin önüne geçmis.
  3. Isçi ve isveren zit gruplar halinde çatisma içinde olmayip, ortak çalismanin muhtesem örnegi.
  4. Egitim ve sanayii arasindaki diyalog ortami istenilen kalitede isgücü yetistirilmesini getirmis. Dünya Alman egitim sistemini konusuyor.

Süpergüç olacagina isaret eden birçok emareler de iyi tahlil edilmeli:

  1. Kapitalizmin vazgeçilmez kaynagi ve sonucu olan underclass, siyasi mülteci statüsünde ülkeye hizla akmakta. Üstelik bu grup Üçüncü Dünya ülkelerinin genelde kalifiye yetismis elemanlari, yüksekokul veya üniversite mezunlari. Son günlerde çikan göçmen karsiti olaylara devletin adeta seyirci kalmasi, hatta bunu yeni iltica kanununa gerekçe olarak kullanmaya çalismasi, standarda uymayanlara kapilarin kapatilmasi olarak görülebilir. Önemli olan bu underclass'in daimi olmasidir. Arada sirada çikacak olan göçmen karsiti gösterilerle hem bu yeni gelenlere statüleri hatirlatilirken, hem de underclass kalmalari garantileniyor. Gerçekte, birlesmenin hemen sonrasinda çikarilan yeni vatandaslik kanunu ile egitimini Almanya'da yapmis fakat ailesiyle birlikte temelli geri dönmüs bireylerin, tekrar gelip oturma hakki istemesi ile ilgili kanun da çikarildi. Kime ve ne amaçla ve de niye hemen birlesmenin arkasindan çikarildigi okuyanin yorumuna kalmistir.
  2. Üst düzeyde görev yapan yetkililer genelde çok dürüst insanlar izlenimi vermekte. Dürüst insanlar tarafindan öncülük edilen bir toplumun basarili olmamasi olaganüstü.
  3. Nüfusun %67'si ayda en az bir kitap okumayla dünyada önder durumdalar (ders kitaplari ve okulla ilgili yardimci kitaplar hariç). Bu oran ABD için %51. Avrupa'nin en fazla satan gazetesi Alman.
  4. Gelirlerinin %26'sini tasarruf etmekteler. Bu oran çok yüksektir (ABD'de %16). Tasarruf edilen para gelecek için yatirim demektir.
  5. Frankfurt'taki borsa Almanya merkez borsasi haline getirilme karari ile büyük bir ihtimalle dünyadaki mevcut üç büyük borsaya katilacak. Büyüklükte ikinci veya üçüncü sirayi almasi kuvvetle muhtemel.
  6. Uluslararasi bir ABD firmasi yayinladigi bir genelgede bundan böyle Avrupa ile olan mali islemlerini Alman Marki ile yapacagini açikladi.
  7. Siyasi merkezin yeri ve gücü degisince, bu gücün etkinlik sahasindaki farkli birimlerde yasayan gruplar arasindaki denge de degisecek demektir. 2020-2030'larda, eger Avrupa Birligine giden yol tikanmazsa, milli meclislerin yerel idarelerden pek fazla farki kalmayacaktir. Bu ise multietnik yapidaki ülkelerin milli çatisini bozarken, tarihi süreçte ayri düsmüs ayni etnik gruplarin zaman içinde diffuzyonu ile sonuçlanabilir. Üstelik Maastricht'de bulunan bölgeler komisyonu belki de bunun hayata geçmesinde anahtar rol oynayacaktir. Bir Avrupa Birligi sonuçta Avrupa Alman Birligine giden yol olabilir.
  8. Almanya'da çarpisan menfaat gruplari arasindaki ahenk makullugun muhtesemlestirilerek sosyal yasama yansitilmasi örnegidir. Genelde birçok ülkede kuvvetlerin farkli bölgelerde odaklasmasi sonucu salgin haline gelen dagilma hastaligi, Almanya'da aksine sosyal birligi artirmis. Bu ise ancak ve ancak makul düsünen ve kurallar içinde oynamayi kabul eden bir anlayisin ifadesidir ki civic yapinin ne kadar güçlü oldugunu açiklar.
  9. ABD seçimleri hernekadar Baskanlik seçimleri gibi görülse de çikacak sonucun çok daha derin manalari olacaktir. Eger Clinton kazanirsa, bu demektir ki artik ABD "pace setter" degildir. Bu Amerikan sisteminin iyi olmadiginin ifadesidir. Çünkü Clinton'un yönetim felsefesi olarak söyledigi hemen her temel söz Alman sisteminin ABD'de de özlendiginin manifestosudur.

Almanya'nin gelecek süpergüç olmasinin Türkiye için çok büyük bir ekonomik sonuç doguracagi söylenemez. Çünkü halihazirda Almanya Türkiye'nin en büyük ticaret ortagidir. Bu olsa olsa daha da pekisir. Oryantasyonun degismesi gibi bir olay söz konusu görünmüyor. Ancak uzun vadede Türkiye kökenli vatandaslarin ülkemizin iç siyasetinde Alman hükümetlerine baski yaparak olumlu veya olumsuz olarak oynayacagi rol bugünden iyi hesaplanip ona göre simdiden hazirlik yapilmaya baslanilmak zorundadir. Kayzer Wilhelm'in 1890'larda Alman yahudilerinin sikistirmasiyla Istanbul'a gelip zamanin idaresine yaptigi baski çok uzak bir mazi degil. Hem ABD'de Ermeni ve Yunan asillilarin ABD'nin dis politikasi üzerinde oynamakta oldugu rol bu babda iyi hatirlanmali. En son örnegi Clinton'un demecinde gördük.

Dünyada dengeler degismekte. Tek süper güce dogru gidis bir tarihi olgu. Tarihe bakildiginda gözlenen temel yapilardan biri bir operasyon sahasinda var olan zayif birimlerin giderek iki güçlü partiye dogru gitmeleri, sonra da bu iki partiden birinin digerini altetmesi ve bu tarih çemberinin devam etmesidir. Bu olgu Çin'de, Roma'da, Eski Yunan'da, Ortaçag Islam aleminde vuku bulmus. Turqeille 1830'larda "Ileri bir tarihte dünya mutlaka ABD ve Rusya'nin kapismasina sahit olacaktir" dediginde ABD'nin o zamanki nüfuzu önemsenmeyecek bir düzeyde idi. Fakat tarih onu hakli çikardi. Hatta bu egilimi Avrupa operasyon sahasinda da 1950'lerde görmek olasi. Alman-Fransiz isbirligine karsi Ingilizlerin EFTA'yi kurmasi, daha sonra da birinci birlige karsi direnemeyip, ona katilmak zorunda kalmasi bu olgunun günümüzdeki örnegi olarak yorumlanabilir.

Bazi emare ve tahminlere hayali, asiri süphecilik gibi bakanlara gerçekcilik düsünce okulunun kurucusu Russell'in tavsan, geyik ve avci örnegini hatirlatmakta bu noktada yarar var.

Ulasim ve iletisimdeki hiz gerek yeni süpergücün yükselmesinde, gerekse mevcutun zayiflamasinda zaman sürecini oldukça kisaltmis durumda. Bundan böyle kusaklar bir süpergücün göreceli zayiflamasini ve digerinin yükselmesini kendi yasam dönemlerinde gözleyebiliyolar. Günümüz kusagi Rusya'dan sonra ABD'nin de giderek zayiflamasina sahit olurken yerlerine yükselen Almanya önderliginde Avrupa'yi hissedebiliyor.

Aci olan gerçek o ki bizler bu roundu kaçirdik. Gelecek round için ise simdiden hazirlanmaya baslarsak belki ancak yetisiriz. Almanya gibi doruga yakin baslayan bir topluma üç büyük savasa ve 150 yildan fazla süreye maloldu ise, çok uzun vadeli hesaplar --150-200 yillik-- yapmaya baslamamiz vacip degil farz olmus durumda. 18. yüzyildan sonra üzerimize çöken karabulutu artik asalim. Çok zor degil. Sadece sabir ve 'commitment'.


©1992 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin