Volume 2, No 4, Fall 1992 |
Islam belirli düzenlemeler getirir ve sorumlu kisilerin koruyuculuguna bagli prensiplere dayali bir sistem kurar. Ancak bu düzenlemeler ve koruyuculuk, yapilmasi gereken ilk is degildir, belki en son icraattir. Çünkü Allah Resulü: "Allah Kur'an'la dagitmadigini sultanla dagitir" buyurur. Yani ilk dagitici Kur'an'dir. Son dagitici ise sultandir.
Iste Bati toplumunun hayatindan alinan bir örnek ve bunun Islami gerçeklerle karsilastirilmasi... Mes'ele daha fazla açiklamayi gerektirmeyecek kadar açiktir. Tarihin sehadetine gelince: Islam bir inanç sistemidir ve bütün düzenlemelerini bu kaide üzerine kurar. Bunun için sadece düzenlemelerle yetinmez. Bugüne kadar yasamis olmasi bunun en önemli tanigidir. Sayet sadece düzenlemelere dayanmis olsaydi, devlet ortadan kaldirilinca onunla birlikte Islamin koydugu düzenlemelerin de yok olmasi, dagilmasi gerekirdi. Ancak Islam yalnizca düzenlemelerle yetinmeyip herseyden evvel bir akide oldugu için canliligini korumus, dinamik bir hareket halinde bugüne kadar ayakta kalabilmistir. Özetlersek deriz ki: Islam'da bütün düzenlemeler akideden kaynaklanir.
Islamin düsmanlari ilk haçli savaslarindan bu yana onun inançlar sistemi oldugunu bildikleri için onu yikmaya çalistilar. Ama bütün çabalari basarisizlikla neticelendi. Bu sebeple çagimizdaki haçlilar onu sistem olarak yikmak yerine akide olarak yikmaya calistilar. Böylece, hem devletin bir daha kendini toparlamasini önlemek, hem de sistemin kökten yikilmasini garantilemek istiyorlardi... Bir akide sistemi olarak Islam'a karsi savas açtilar. Müslümanlara da --özellikle kültürlü kisilere-- yasadigimiz çagda artik akide ve inancin bir degeri ve agirligi olmadigini söylediler. "Mühim olan akide degil sistemdir" dediler. Seytanlari ile basbasa kaldiklarinda, "Demokrasi yalniz bir sistem degil, ayni zamanda bir inançtir", "Komünizm tek basina bir sistem olmaktan çok bir inançtir" veya kendi ifadeleri ile "O bir felsefedir" dediler. Amaçlari kendi cahiliye sistemlerini --bir parça da olsa-- akideye benzer özelliklere dayandirmakti. Ama Islam'dan sözettikleri zaman, akideyi bir yana birakarak hep sistemden bahsettiler. Sonra da "Islam'in düzenlemeleri 20. yüzyilda uygulamaya va elverisli degildir" dediler. Aslinda bu, her türlü savas metodlarinin denendigi bir harptir. Biz elbette ki insanlarimizdan, savastan baska, bir sey beklemezdik. Nitekim Allahu Teala, "Sen onlarin dinine tabi olmadikça Yahudi ve Hiristiyanlar' Sen'den asla hosnud olmazlar" [Bakara 120]; "Eger güçleri yeterse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savasmaya devam edeceklerdir" [Bakara 217] buyurmaktaydi.
Öyleyse bizim için gerekli olan yalniz ve yalniz kendi öz degerleriyle dinimizi ögrenmektir...
Bu dinde akide herseyin biricik itici gücüdür. Islam beseri düzen ve sistemlerde bulunmayan Rabbani meziyetlerin bütününe sahiptir ve akide, nizamin yerlestirilmesinde birinci derece de rol oynar. Bu dinin düsmanlari yeryüzünde Rabbani nizam hakimiyet kurmasini görmek dahi istemezler. Buna karsi Islam'i koruyacak biricik kuvvet akidedir. Yeryüzünde Allah sözünün en üstün olmasi için gereken sey cihadsa, Islam'i yayma hareketinin biricik itici gücü de akidedir. Ögrenmenin temeli akidedir, imanin ana ilkesi ve evrensel insanlik medeniyetini kurmayi saglayan Rabbani prensiplerin dayandigi kuvvet akidedir. Insanliktan uzak materyalist ve teknik medeniyetin degil, insani medeniyetin kaynagi...
Akide zayiflar veya etkisini kaybederse bütün bu saydiklarimiz da yok olur yikilir...
Akide güçlü ise bunlar da ayakta demektir. Nitekim ilk Islam toplumunda gerçeklesmis olan da budur. Daha önce bilgi, medeniyet ve sistemden uzak bir halki Islam, çaginin en hizli ilim hareketini kurmayi basaran bir topluluk haline getirmistir. Bugün de hala insanlik medeniyetinin dayandigi temel kültür degerlerinden birisi odur.