Volume 2, No 2, Spring 1992 |
Bir kavram kargasasi aldi gidiyor. Kavramlarin insanin çevresinde nasil algilandigini hayatimdan örnekler vererek ifade etmeye çalisacagim.
Benim nüfusa kayitli oldugum ilçeye bagli iki tane de Gürcü köyü var. Ilk ev sahibimiz de Gürcü oldugu icin, onlari biraz tanima olanagi buldum. 1970-80 arasi oldukça 'volatile' olan siyasi yasamda Gürcülerin zamanin Milliyetçi Hareket Partisi'ni destekledigine sahit oldum.
Lise yillarimda Iskenderun'da iken gözlemledigim en çarpici olaylardan biri de, yukarida adi geçen siyasi akimin çogu üst düzey yöneticilerinin Kürd olduguydu. Üniversite yillarinda Çerkezlerle de tanisma olanagi buldum. Türklerden daha 'milliyetçi' olduklarina sahit oldum.
Bizim yöreden Istanbul'a yerlesenler genelde mobilya ve döküm isleriyle ugrasirlar. Yakindan tanidigim birçok hemsehrimin patronlari Arnavut veya Bosnali idiler. Onlarin da daha 'milliyetçi' olduklarina sahit oldum.
Tabii ki o zamanlar kavramlari analiz edecek kadar bilgili degildik. Simdi düsünüyorum; bu nasil oluyordu? Bana göre özeti su: Osmanli idari sisteminde millet demek, dini farkli olan demekti. Yani, Yunanli ve Makedonyalilar ayri irk olmalarina ragmen tek millettiler. Ermeniler de öyle. Sirplarin Sirp kilisesi, Bulgarlarin Bulgar kilisesi olusturmaya çalismalarina Osmanlinin son dönemlerinde sahit olursunuz. Müslümanlar da irk farki olmaksizin tek millet idiler.
O halde mesele nedir? Mesele, kavramlarin içeriginin Batinin kültürel etkisiyle degismesi olarak görülmelidir. Milliyet kelimesinin Batida temeli irktir. Zaman içinde, özellikle de büyük kentlerde egitim gören arkadaslarda 'milliyetçi' kelimesi bu çagrisimi yapmaya basladi. Fakat Anadolu'dan gelenler icin böyle bir sey akildan bile geçmiyordu. Ama büyük baligin küçük baligi yutmasi gibi, kavramin algilanmasinda Anadolu bir kez daha yenildi.
Ben 1983 yilindan beri dogdugum köye gidemedim. Bu arada ölen yaslilarimiz, evlenenler, her türlü sosyal degisiklikler oldu. Geri döndügümde ayrilirken 5-6 yaslarinda olanlari 15-16 yasinda bulacagim. Dogrusu, çogunu da taniyamayacagim.
Allah nasip ederde hayirlisi ile okulu bitirip dönersem, köyümü bir ziyaret etmek isterim. Köye araba haftada bir Cuma günü gider. Ilçe köye 30 km. Iki yol var: Ya bir taksi tutacagim, ya da tabana kuvvet. Çocuklugumda bu yollari ortaokula giderken tabana kuvvet tepiyorduk. (Haftada bir defa.) Simdi bilmiyorum gözüm tutar mi? (Ha, bu arada Dogunun geri kalmisligindan bahsedenlerin de kulaklari çinlasin. Ben çocukken köyün nüfusu 1000 civarinda idi. 80 kisi ayni sinifta 1-5 birlikte okuduk. Simdi herkes is bulmak için göçtügünden Allah bilir okul bile kapanmistir.)
Herneyse devam edelim. Aldik bavulu sirta, köye geldik. Büyük bir ihtimalle aksam vaktidir. Köyde aileden artik kimse yok. Gurbet, ah gurbet! Ekmek derdi, ne yaparsin? Amcanin kapiyi çaldik. Söyle güzel bir yer sofrasinda aksam yemegi yedik. Eminim amcam hemen horozlardan birini keser. Ertesi gün rahmetli dedem ve nenenim mezarlarini ziyaret etmem sart. O günkü ögle yemegini 'Helemedoktor', helikopter diyemezdi, Yengede yemek gerek. Yoksa darilir. Ayni gün Sezai Amcayi da görmek lazim. Karagelin Yengem hala yasiyor mu acaba? Evin etrafindaki darabalar hep yikilmistir. Onlari nasil tamir etmeli? Çatida kiremitler kirilmistir. Çikip tamir etmeli. Zamanlamayi hiç de iyi yapamadik. Hasat zamanina çattik. Simdi bir hafta tirpan ile ekin biçmek alin yazisi oldu artik. Meyvelerin bazi dallari kurumus, kesmek lazim. Biraderin findiklarini ziyaret etmek boynumuzun borcu. Keske o da gelebilseydi. Gurbet, ah gurbet! Ekmek derdi, ne yaparsin? Aksam yemegine kime gitsem acaba? Kime gitsem öteki darilir. Hemen köyün altindaki mahallede sülalemizin en yaslisi Cemil Çavus Amcamiz var. Gitmez isem ölünceye kadar benimle bir daha konusmaz. Peki karsi iki köydeki iki dayimi da ziyaret etmeyecek miyim?
Cuma geldi, Cuma namazina gitmeli. Bütün köylüyü orada görürüm insa'Allah. Ölen ile kalan da orada belli olur. Ah bir de davullu-zurnali bir dügüne denk gelsem. Bes köyün insani üç gün biraraya gelirdi. Köylerde genç mi kaldi ki artik dügün olsun? Gurbet, ah gurbet! Ekmek derdi, ne yaparsin? Köye kadar gelip de yaylaya çikmadan nasil dönerim? Yoksa Türkmenligimiz nerede kaldi? Yayla köyden 10 km uzakta ve hep tirmanacaksin. Muhakkak birileri vardir. Saf kaymak, buz gibi Hasan Suyunda ne de güzel gider Allah'im. Hele kömüs, manda, yogurdu ne de güzeldir. Amcam atini verse de öyle gitsem. Binmeyi de unutmusuzdur artik. Hem "At biniciyi bilir" derler. Bizi ativermesin? Mevsimi degil ki söyle bir de kanlica mantar toplayip, közde kizartip yesem. Eylülü beklemek lazim. Kiraz, dut yemeden köye gittim denilir mi? Eskisi gibi artik çevik de degilim. Dut dali kirt, kolay kirilan, olur derler. Dikkat etmek lazim; 15'inde degilsin birader.
Imdi... Eger ben yukaridaki gibi bir davranis biçimini benimsersem, bana bizim köyde, "Hakikaten milliyetci çocukmus, cibilliyetli (ne demek oldugunu bilmiyorum, bizde olumlu manada kullanilir), gönülsüz (kibirsiz, kendini begenmis degil), adam evladi, adam gibi adam." derler. Yok yapmaz isem, bana, "cibilliyetsiz, o da kalektersiz (karaktersiz) çikti, soyunu inkar ediyor soyunu bilmem ne yaptigim" diyeceklerine adim gibi eminim.
Benim yerimde bir hanim olsa, ona, "Osmanli kiz, hanimevladi"; yok aksini yaparsa, "Teze, okumus(!)" diyeceklerdir.
'Milliyetçilik' anlayisim budur. Bana bu kadar milliyetçi olmayi çok görmeyin. Yoksa Kelaga Dedemin kemiklerini sizlatirlar. Tutup ben amcama, "Ben milliyetçi degilim" desem, bana süphe ile bakar.
Bilmiyorum, açiklandi mi?