[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 2, No 1, Winter 1992 [back]

Islâm Ekonomisi ve Ortak Pazari Üzerine

Bülent Özkan

Sempozyumun ekonomi ile ilgili sohbetinde isledigimiz konu, "Islâmî Ekonomik Sistem ve Islam Ortak Pazari" kavramlari üzerineydi. "Kavramlari" diyoruz; zira bu kavramlara dair yakin tarihi bir tecrübe henüz mevcut degil. Hernekadar bazi müslüman ülkelerde islam ekonomi modeli kismen uygulanmaya calisildiysa da tabiatiyla basarili olamadi. Bunun sebebi ise, bu gün uygulanmakta olan her ekonomik sistemde görüldügü gibi bir islâmî ekonomik modelin de bir "geçis safhasina," yani bir "köprü"ye ihtiyaç duymasiydi. Bu köprü ise, böyle bir ekonomik sistemin çerçevesini olusturacak olan her türlü ferdi, sosyal, hukuki ve siyasi zeminin asgari seviyede saglanmis olmasiydi. Çünkü sihhatli bir Islam Ekonomik Sistemi'nde "ferd", yani "insan" esastir; insan, "mülk"ün yani varolan her seyin asil sahibi olan Allah'a (c.c.) ait olan malin ve kazancin sadece emanetçisi durumundadir. Kapitalist sistemin tanimladigi insan tipi olan "Homo-economicus" yani "Ekonomik insan," mülkiyet hakkini sinirsiz görür ve sahsi menfaatinden baska hiç bir deger tanimazken; islâmi ekonomik sistemin insan tipi, "Allah'in rizasini" sahip olunabilecek en büyük kazanç olarak görür ve mülkiyet hakkinin sinirlarini bununla çizer.

Bu kavram genellikle "dünyadan elini çekmek, çalismamak ve sadece ibadet etmek" seklinde yorumlanagelmistir. Bu sadece islâmiyeti her yönüyle bilmeyenlerin saplandigi bir cahilliktir. Halbuki kapitalist sistemin çalisma motivasyonu olan "kâr," insanlari sorumsuzluga ve bencillige iterken; Allah'in rizasini kazanmak, çalisma ve verimlilik için çok daha güçlü bir tesviktir ve üstelik sorumluluk ve bölüsme gibi müslümana has meziyetlerle donatilmistir. Kisaca, islâmî ekonomik sisteme geçis safhasinin en önemli görevi, böyle bir sistemin çarklarini olusturacak yeterli sayida islâmi anlayan ve yasamak isteyen insani sahneye koymaktir. Bunun gerçeklestirilmesi, diger sosyal, hukukî ve siyasî sartlari da kaçinilmaz bir sekilde beraberinde getirecektir. Geçis sürecinin ikinci en önemli geregi ise, halihazirdaki müslüman ülkelerin bir "Islam Ortak Pazari"ni gerçeklestirmis olmalaridir. Günümüzde her hangi bir millî ekonomiyi dis ekonomik iliskilerden soyutlamak imkansiz hale gelmistir. Bu milletlerarasi ekonomik iliskileri sadece mal alis-verisi degil kredi ve teknoloji alis-verisi de olusturur. Her hangi bir müslüman ülkenin münferit olarak kendi millî ekonomisini islâmî esaslara tesis edip su andaki dünya ekonomik sistemiyle iliskisini sürdürmesi mümkün degildir. Nitekim bir ülkenin dünya ekonomik sistemi içerisinde tutunabilmesinin tek sarti ya o sisteme uymak, ya da "güçlü" olmaktir. Bu gün dünya ekonomisi içerisinde müslüman ülkeler münferiden güçlü degildirler ve ortak bir güç, bir "blok" olusturmak zorundadirlar. Amerika, Japonya, ve nihayet gerçeklesmeye dogru giden Birlesik Avrupa Devletleri gibi süper güçlerin ve "sömürü kurtlari"nin yer aldigi bir dünya arenasinda, bir Islam Ortak Pazari olusturulmadigi takdirde islâm ekonomisini uygulamak bir yana, islâm ülkeleri --tabiri caizse-- "sagilacak inekler" sürüsünden ibaret kalacaklardir. Islâm ekonomik sistemini uygulayan bir ülkenin IMF'nin kapisinda kredi sirasi beklemesini düsünemeyecegimize göre, diyebiliriz ki islam ülkeleri "sirtlarini birbirine dayamak," birbirlerine destek olmak durumundadir. Bir islâm ortak pazari yakin vadede gerçeklesecek bir olay degildir, bununla birlikte kesinlik le hayal de degildir. Önümüzdeki asrin dünya ekonomik yapisi, böyle bir olguyu islâm ülkeleri açisindan kaçinilmaz kilacaktir.


©1992 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin