Seçim öncesi Cüneyt Özdemir’in köşesinde aktardığı bir “çapulcu” blogu epey eleştiri almıştı. Aynı havada bir yazı da seçim sonrası t24 sitesinde yayımlandı. Bu memleket halkının, bırakın II. Meşrutiyet dönemini, Cumhuriyet’in tek parti döneminde, 1946 seçimlerinde, her darbe sonrası gösterdiği direnişden habersizcesine “gerçekten direnmeye birkaç ay önce başlamış bir halk” olduğumuzu söyleyebiliyor. Yani Türkiye’nin direniş tarihi Gezi ile başlıyormuş!
Eh tabii yazarın direniş hafızası bu derinlikte olursa, Avrupa halkları ile bizimkini karşılaştırıp bize acemilik payesini vermesi doğal. Halbuki seçim sonuçları aynen onun dediği gibi halkın “zor kazandığı şeyin kıymetini bildiğini” göstermekte.
Sonunda yazı insan ilişkilerinde fazla Avrupai olmalarının yarattığı probleme(!) gelip dayanıyor. Onlar sandıklarda beklerken (“saygılı ve mesafeli”) oylarına sahip çıkıyorlar, AKP’ye oy verenler ise (“samimi ve saygısız”) çıkarma yapıyorlar.
Gezi neslinin gerçeği buysa eğer, Kemal Amcalarının neslinden hiç de farklı bir yerde durmuyorlar. Aynı şeyi tekrarlayıp farklı sonuç bekleyenlere ne deniyordu?