[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 6, No 2, Summer 1996 [back]

GÖRÜNEN KÖY...

H. Kadir

Türkiye'de "hükümet olmak" ve "iktidarda olmanin" ayri seyler oldugunu hatirdan çikarmazsak Refah Partisi (RP) ile Dogru Yol Partisinin (DYP) kurduklari koalisyon hükümetini nasil degerlendirmeliyiz? Hükümetin kurulmasi asamasinda gazete basliklarini, hatta yabanci basinin yorumlarini takip edenlerin farkettikleri gibi hükümet iktidar sahiplerinin yakin göz hapsinde icraata geçti. Üstelik bu durumu simdiye kadarki cumhuriyet hükümetlerinin çoguyla paylasmakta. Fakat iktidarin gelecegine yönelik önemli isaretler tasiyan bir safhadayiz. En yakin dönemeç noktasini referans alirsak sunu söyliyebiliriz: 1946'da tavir koyanlar artik iktidari devralacak safhaya geldiklerine dair kuvvetli bir isaret daha verdiler. 1946 bu koalisyon açisindan ayrica özel bir anlam tasiyor: 1946'nin mirasinin kagit üzerindeki sahibi DYP, bu mirasin yeni tasiyicisi ise RP.

Iktidar açisindan son 170 seneye bir bakalim:

1826
Vaka-i Hayriye
Yeniçeri Ocaginin kaldirilmasini vaka-i nüvisler "Vaka-i Hayriye" (Hayirli Olay) olarak kaydetmisler. Acaba kimin hayrinaydi? Devletin merkezi gücü sembolik olarak padisah olsa da, iktidar kadrolari devsirme "sivil" ve "askerlerden" olusuyordu. Zamanla asker ve sivil kanatlarin arasi açilmis, çekisme baslamisti. Iktidardaki bu gedik, hariçteki kesimlere, özellikle ulema ve çarsiya siyasi etkinlik imkani sagliyordu. Bu da genellikle Yeniçeriler araciligiyla oluyordu. Yeniçerinin yerini Modern orduya terketmesi ile iktidar içindeki gedikler Modernlestirici kanat lehinde kapanmis oldu. Uzun süreler Yeniçerinin iç uyumunu saglayan çerçeveyi çizen Bektasi tarikati da yasaklandi. Modern orduda bu vazifenin Avrupai "uygun adim" egitimine verilmesi ve alt-üst iliskilerinin hayatin her cephesinde sinirlandirilmasi dikkat çekici ve uzun vadeli toplumsal etkileri düsündürücüdür.

Iktidarin "sivil" kanadi askerlere karsi geçici olarak tasranin ayanlarina dayanmak ve taviz vermek zorunda kalmisti, ama kisa zamanda onlara olan bagimliligi tasfiye etti. Fakat geleneksel toprak rejimi de tekrar kurulamadi.

1839
Tanzimat
Fermani
Daha ziyade gayrimüslimlerin çikarlarina yönelik bu Modernlestirici islahat hamlesi, Müslüman halk açisindan Kur'an'in koydugu hukuk düzeninin rafa kaldirilmasi demekti. Maceranin bundan sonraki taraflari da belirgenlesiyor: Modernlestirici bürokrat seçkinler ve karsilarinda müstazaflar (zayiflar, kudretsizler). Bürokrasi, mensuplarini halen geleneksel egitim görmüslerden seçmek zorunda oldugu için araya sizmalar oluyordu. Bu dönemin "gerilla direnisi" Ahmet Cevdet Pasanin Fransiz medeni kanunu yerine Islami kaynaklari Avrupai bir kaliba sokup Mecelle'yi hazirlamasi.

1877
II. Abdülhamid
Merkezin Modernlesme hamleleri teknik yetersizliklerden ötürü ülkeye fazla nüfuz edemiyordu. Abdülhamid gerekli altyapinin insasina yöneldi. Egitim sistemi ile çesitli halk kesimlerinin çocuklarinin Modernlestirici seçkinler zümresine girmelerinin kapisini açti. Bu yaklasim geleneksel kültürle uyum içinde oldugu gibi, sosyal yapinin da Avrupai anlamda aristokrasi içermemesinin bir neticesiydi. Bu egaliteryan gelenek iktidar yapisinin hep parçasi oldu, ve ileride görecegimiz gibi, evdeki hesaplarin çarsida yanlis çikmasinin ayagini hazirladi.

Bu dönemde ulema sinifindan yetisen "gerillalar" var. Zamanimizda etkisi en büyük olani herhalde Bediüzzaman Said Nursi. Bu gerillaligin öbür yüzü Modernist Islamciligin türemesi. Taban ise tepeden yönlendirmeyi kendi Islami birikimi ile gündelik hayati içinde yogurup, yeraltindan kendi "modernlesmesini" gerçeklestiriyordu.

1909
31 Mart Vakasi
1908'de "hürriyet" slogani ile biraraya gelmis genis koalisyon bu hadise bahanesiyle Ittihatçilarca tasfiye edildi. Artik Modernlesme hareketinin düsünce olarak en sig, siddete en yatkin ve "is bitirici" kanadinin zamanimiza kadar sürecek iktidari baslamisti. Bu dönem ayni zamanda çok uzun süreler iktidarin en keskin silahi olacak "mürteci!" yaftasinin da tedavüle ilk sürüldügü dönem oldu. Arka arkaya gelen savaslar muhalefet potansiyelini kirmaya yardim etti. Hürriyet ve Itilaf'ta organize olan muhalefet ise tutarli bir çizgiden ziyade, Ittihatçilara su veya bu sebepden karsi olmaktan baska bir özellik göstermedi.

1920
I. Meclis
Isler sarpa sarinca yine büyük koalisyon olustu. Bu arada Modernlestirici seçkinler içindeki iç kavga Meclise yansidi, Birinci ve Ikinci Gruplar kuruldu. Ittihatçilarin arasinda bir kavga olarak da nitelenebilecek bu ayirim sirasinda, merkez disindaki kesimlerin etkisi yok gibiydi. Onlara, cephelerde lazim olduklari müddetçe, "dayi" denilerek devam edildi.

1925
Sapka Devrimi
II. Mesrutiyette oldugu gibi I. Meclisteki hesaplasmayi siddette üstün ama düsüncede zayif Modernler kazandi. Sapka devrimine muhalefet, Izmir Suikasti, Kürt isyanlari gibi sebeplerle çevreden ve merkezden muhtemel muhalefet odaklari sindirildi. Ciddi ve gayretli bir sekilde halki Modernlestirme projesi basladi. Egaliteryan özellik halen devam etmekteydi, yani köyden gelen çocuk egitim kurumlarinda yogrulduktan sonra iktidara hakim sivil ve asker zümreye dahil olabilmekteydi. Yalniz düzenin gücü kirsal kesimde artmakta olan nüfusun tamamini özümseyecek egitim yapisini olusturmaya yetmiyordu. Bu da özellikle ücra köselerde kadinlara ve izini kaybettirebilmis --isimsiz-- ulemaya geleneksel ögretileri yasatacak hareket alanini sagladi.

1946
Ruhu
Iktidar sahiplerinin aralarindaki çekisme ve dis baskilar neticesinde Demokrat Parti kuruldu. Siki bir Ittihatçi olan Celal Bayar'in liderliginde olan bu partiyi sessiz ve derinden giden yiginlar nerdeyse alip götüreceklerdi. Ama yeterli birikim yoktu. Dipten gelen bu tektonik hareket partinin tepesinde, hasbel kader, Adnan Menderes ile sembolize olmus, bu zengin çiftçiyi kendi sifatinda yeniden sekillendirmisti. Iktidar sahipleri de 1960'da intikamlarini nerden alacaklarini biliyorlardi.

DP araciligiyla Modernlestirme daha yumusak --çünkü yeterli siddeti gösterecek güç yoktu-- olarak sürdürüldü. Ama, her aralik kalan yerde umulmadik filizler yeseriyordu. Bunda devletin maddi imkanlarinin kisitli olmasindan daha da fazla, Islamin yerine koymaya çalistigi ideolojimsi seyin banalligi rol oynadi.

1996
Nöbet Degisimi
Nasil Adnan Menderes'i iktidar sahiplerinin arasindan alip müstazaflar kendilerine mal ettilerse, Süleyman Demirel'i de iktidar sahipleri onlardan alip hem severek hem döverek kendilerine mal ettiler. Simdi onun "dogal" lideri oldugu merkez sag düzenin bekçiligini üstlendi, kendi kendine solcu pozlarina bürünen eski bekçi CHP/DSP ise tasfiyelerinin tamamlanmasini bekliyorlar. Su anin önemli olayi RP'den ziyade DYP/ANAP'in CHP/DSP'nin misyonunu üstlenmesi. 1946'daki hareket ise sessiz ve derinden MNP/MSP'yi günümüz RP'sine dönüstürüp devam ediyor.

Türkiye'nin nüfusu genç, egitim kurumlari birçok açidan laçka. Neticede resmi ideolojiyi hazmedemeden egitim kurumlarindan mezun olan --üniversite dahil-- yiginla insan aslinda onlar için düsünülmemis görevlere talipler, kagit üzerinde de yeterlikleri düzen tarafindan tescil edilmis. Bu baskiya direnebilen sadece askeriye ve disisleri kadrolari kaldi. Ama çaresiz iktidar teslim edilecek, demografik mecburiyet. Onun için bu hükümetin enflasyon falan hakkinda ne yaptigi Türkiye'nin gelecegini fazla etkileyecek seyler degiller. Is çevreleri Türkiye'de "solcularin" düsündügü gibi iktidar sahibi degillerdi, bürokrasinin gölgesinde bariniyorlardi. Efendileri gibi onlarda derin düsünmeye aliskin olmadiklari için kendilerine destek olacak bir taban olusturmayi düsünmediler. Ama Sakip Sabanci gibi zeki olanlari, iktidara yürümekte olanlara hos görünecek tavirlar takinmaya basladi.

 

Yavas yavas ve derinden, su veya bu siyasinin kisiliginden bagimsiz, iktidar müstazaflara geçiyor. Dikkatimizi yöneltmemiz gereken husus, istesek de istemesek de varisi oldugumuz bu geçmisin üzerimizdeki izleri. Bize verilenin ne kadarini öz varligimiza dönüstürüp eritebildik, ne kadari aynamizi karartti? Bizlere de bulasmis olan düsünce tembelligini üzerimizden atabilecek miyiz? o


©1996 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin