[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 2, No 2, Spring 1992 [back]

MÜSLÜMANLAR NEREYE?

Arif Rana

Müslüman halklarin üzerindeki en büyük oyunlardan birisi milliyetçilik fitnesidir. Iki kutuplu dünya düzeninin yeniden sekillenmesi ile bu fitne adeta 20. yüzyilin ilk yarisina benzer bir sekilde yeniden hortlatilmistir. Türkiye'de yasanilan Kürt ve Kürdistan sorunu da bu düzlemde degerlendirilmelidir. Burada hemen belirtelim ki, adaletsiz gelir dagilimindan, dengesiz kalkinma ve yatirim planlarindan, zulüm, iskence ve benzeri sözlerden bahsederek bir yere varilmasi pek mümkün gözükmemektedir.

Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti rejiminin yürüttügü milliyetçilik, "Türkler" (taniminin ne oldugu bilinmemekle beraber) disinda varolan halklarin haklarini red ve inkara dayali oldugu halde, müslümanlar adeta bunu veri olarak almaktadirlar. Bunun sonucunda karsilarina birileri çikip da "Kürt olduklarindan dolayi zulüm ve iskence gördüklerini" söyleyip kendi kimliklerini sahiplendiklerinde, "milliyetçilik yapma!" seklinde bir tavir takinilabilmektedir. Milliyetçilikse sorun, bugüne kadar sedid Türk milliyetçiligine herhangi bir elestirisi olmayanlarin, konuyu bu biçimde ortaya koymalari, kanimizca hedef saptirilmasindan baska bir sey degildir.

Pek çok defa oldugu gibi, "Kürt" sorununda da müslümanlar olarak, baslibasina, kendimize özgü bir fikir ortaya atip, bir pratik olusturamadik. Çünkü yüzyillardir süregelen dar perspektifleri asamayarak, yine nesnellikten uzak kalarak, meseleyi somut bir düzeye indirgeyemiyoruz. Bu müslüman bakis açisini yakalayamadigimizdandir ki, olup bitenlerin kabugunda kalarak, onlari gerçek anlamlarini sezmeden, yalnizca bize gösterilen ve görmemiz istenilen kadar ve biçimiyle algiliyoruz. Böylece bölgeye Kürdistan denilmesini bile sindiremiyoruz. Milyonlarca insandan olusan bir kavmi "Onlar, Türkün dagda yasayanidir" kabul eden sakat bir anlayisla asimile etmek veya yok etmeyi düsünmenin hiçbir zaman fayda getirmeyecegini kabul etmek istemiyoruz. Halbuki, bölgeye ister Dogu Anadolu ister Sark-i Anadolu denilsin, bu Kürdistan'in varolma gerçegini degistirmeyecektir. Bilinmelidir ki, Bosna-Hersek, Bati Trakya ne kadar dogalsa, Kürdistan da o kadar dogaldir. Bunda korkulacak bir sey yoktur. Korksaydi, Osmanli haritalarina birakin Kürdistan'i, Ermenistan ve daha nicelerini koyar miydi?

Kur'an-i Kerim'de her türlü kavmiyetçilik ve cahiliye "ates çukuru" olarak vasiflandirildigi halde, Türk ve Kürt müslümanlar irkçiliga karsi mücadeleyi yükseltemediler. Bugün ise artik Türk milliyetçiligine karsi Kürt duyarliligi gelismistir. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasindan beri gemi aziya alan Türk irkçiligi karsisinda, Kürt halki adeta Kürt milliyetçiligine zorlanarak itilmistir. Ancak bu noktada "devlet Kürtlerden özür dilemeli" seklinde bir yaklasimda çok ucuz bir kahramanlik olarak görülmelidir. Müslüman Kürtler iyi bilmelidirler ki, Ortadogu'daki bazi dengeler, Kürt ve Kürdistan unsurlari kullanilarak, Bati Emperyalizmi için daha elverisli hale getirilmek istenmektedir. Ama ne garip tecellidir ki, bunca olumsuzluguna ragmen, müslüman Kürt Halki da kurtuluslarini ulusculuk gibi esyanin tabiatina zit bir fikirde arar olmuslardir. Böyle bir hata berteraf edilebilir mi? Müslüman Kürtler böylesine basiretsiz olabilirler mi? Biz inaniyor ve diliyoruz ki müslüman Kürt Halki milliyetçilik ülküsünü kendisine yabanci görmekte ve reddetmektedir.

Hal böyle iken, nasil olurda çikip "hakkini nerede kaybettiysen orada ara!" diyebiliriz? Oysa ki, müslümanlardan beklenen, ortada iddia edilen bir zulüm, bir haksizlik varsa (kaldi ki bu artik bir iddia olmaktan çikmistir) bunun Islami anlayistaki ifadesini bulup, çikarmak degil midir? Bu ifade tarzini bulamadigimiz takdirde, ortaya koyacagimiz tavir ne müslüman Kürt halkinin Kürt milliyetçiligine kaymasini önleyecek, ne de diger müslümanlar tarafindan kabul görecektir.

Varolan küfür ve zulüm düzenine karsi, müslümanlar olarak bir mücadele hatti olusturmadigimiz sürece "abanin altindaki sopayi" yiyen yine biz müslümanlar olacagiz.


©1992 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin