[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 2, No 2, Spring 1992 [back]

Abdurrahman Dilipak: "Aklinizi kimseye kiraya vermeyin!"

Murat Nafizoglu

Gazeteci ve yazar Abdurrahman Dilipak bir ay ABD'de çesitli kentleri dolasip sohbet toplantilari yapti. Genellikle otuzar-kirkar kisilik gruplarin katildigi toplantilar canli ve heyecanli geçti. Degisik toplantilara katilan arkadaslar izlenimlerini kisa bir cümle ile dile getirdiler: "Geldi, kafamizi karistirdi ve gitti." Gerçekten de Abdurrahman Dilipak amacinin kafalari karistirmak oldugunu söyledi. Sohbet toplantilarinda en sik kullandigi deyim "aklinizi kimseye kiraya vermeyin" idi. Dilipak'in vurgulamaya çalistigi, müslümanin çag ile hesaplasmak, bati ile hesaplasmak durumunda oldugu. Bunun için Islami hertürlü fakattan arindirarak kendi hayatina geçirmesi gerekmekte. Gerek özel yasantisinda, gerekse rizkini kazanmasinda müslüman Islami ölçüleri korumak zorundadir, diyor Dilipak. Asagida sohbetlerde ortaya çikan mesajin bir kismini kendi kalemimin süzgecinden vermeye çalisacagim.

Dilipak son aylarda Türk aydininin gündemini millet, ulus, kavim, devlet gibi kavramlarin teskil ettigini, bu konularda çesitli dergi ve kitaplarla tartismalarin yapildigini söyledi. Bu teorik çerçevede yeni bir devlet yapilanmasi gündeme gelmekte. Iste size söylediklerinden kimi alintilar...

Millet arapça bir kavramdir; bu nedenle bu kavramin terimsel anlamina bakmak için Kur'an'a bakmak gerekir; Kur'an'da ise millet din anlaminda kullanilmaktadir, diyerek bir kaç ayet örnek gösterdi. Ümmet ise bir dine bagli olan insanlar toplulugu. Millet kelimesinin ayni zamanda dini bir devlet olmasi anlami da var. Ulus ise ayni irka mensup insanlar toplulugu. Bu çerçevede Türkiye'de örnegin bir Türk milletinin varligindan söz edilemeyecegini, Türklerin olsa olsa halk olacagini söylüyor. Islamin kavmiyet gerçegini kabul ettigini, fakat kavmiyetçilik (yani ulusculuk) olgusuna kesinlikle karsi oldugunu söyledi. Insanlarin kavim kavim yaratilmasinin Kur'an'da oldugunu, fakat bunun farkli kavimlerdeki insanlarin birbirlerini tanimalari için imkan oldugunu söyledi "Biz sizi kavim kavim yarattik, ki birbirinizi taniyasiniz" ayet mealini bu konuda örnek olarak gösterdi.

Çagdas devlet yapilanmalarinin Fransiz Ihtilaline dayandigini söyleyen Dilipak, Fransiz Ihtilalindan önce tanimli sinirlarin olmadigini, bir ülkeden bir baska ülkeye gitmek için pasaport gerekmedigini söyledi. Osmanli devletinin sinirla bagimli olmadigini belgeleriyle açikladi.

Dilipak, sahaflarda Osmanli haritalarinin toplandigini ve Türk Tarih Kurumunda bile bu haritalari bulamadiklarini söyledi. Bir arkadasinin arsivinde Osmanli haritasi bulduklarinda bu toplamanin nedeni ortaya çikmis: Meger Osmanli haritasinda "Kürdistan, Ermenistan" diye bölgeler varmis. Dahasi bizim nasil içi bos kavramlari savundugumuzu anlatti. Mesela, biz birisi kalksa Istanbul'a Konstantiniyye dese adamin bogazini sikariz, dedi. Oysa ki, yine belgeleriyle Osmanli Padisahlarinin emir ve fetvalarinda Istanbul'a Konstantiniyye de dediklerini söyledi. Bunlarin yanisira alti köseli yildiz, "su kullananin toprak isleyenin" gibi sembollerin baskasinin degil müslümanin mali oldugunu söylediginde dinleyenler arasinda çok sasiran çikti sanirim.

Bu genel çerçevede irkin insan için sadece bir adres oldugunu baskaca bir anlami olmadigini söyledi. Kendisi ABD'de oldugu için sorduklarinda Türk oldugunu söyleyecegini, Türkiye'de olsaydi dogdugu ilden oldugunu, dogdugu ilde ise mahallesini vesaire söyleyecegini belirtti. Gerek Türkiye'de gerekse dünyanin baska bir yerinde devlet sinirlari içinde çikan etnik problemlerin kaynagi "ulus devletleridir" ve devletlerin "tek hukuk" sistemini kabul etmeleridir, dedi. Buna ilave olarak, bugün bizim ülkemizde bir Güney Dogu sorunu olmasinin temel nedenini Türkiye'nin kurulusunda olan Türk Milliyetçiligine bagladi.

Bu problemlerin çözümleri hakkinda bazi ipuçlari sundu Dilipak: Çagdas devlet çok hukuklu olmak zorundadir. Farkli farkli gruplar (müslüman hukukunu seçen müslümanlar, hristiyan hukukunu seçen hristiyanlar, laik hukuku seçen laikler gibi) kendi hukuklarini tam ve özgürce kullanmalidirlar ve devlet bu konuda sadece hakem olmalidir, ya da düzenleyici olmalidir. Herhangi bir grubun iki üyesi arasinda çikan problem ilgili hukuk çerçevesinde çözülmelidir. Farkli iki grup bireyleri arasinda çikan olaylarda ise uygulanacak hukuk kurallari ise bu iki grup arasindaki anlasmalarla ortaya çikan hukuk olmalidir. Bu açiklamalari yaparken Osmanli hukukundan örnekler verdi.

Bu tür bir hukuk(lar) sistemi aslinda sadece sinirlari kaldirmakla kalmiyor, ayni zamanda dünya vatandasi kavramini da gündeme getiriyor. Cumhuriyet öncesi devlet anlayisi ile, sonrasi anlayis arasinda. Sinirlari olan bir devletin insanin özgürlügünü kisitladigini söyledi.

Bütün bu genel çerçevelerle varmak istedigi suydu: Kafalarimizi kimseye kiraya vermeden, ve statüko ile sartlandirmadan yeni çözümler üretmek en azindan bu çözümleri tartismak bölge gelecegi için sarttir.


©1992 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin