Yeni Türkiye’nin tescili

15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında ABD’de yoldaydım. Sosyal medyadan gelen mesajlarda İstanbul’da köprülerde tanklar olduğu falan yazılınca, herhalde bomba ya da saldırı ihbarı alındı tedbir alınıyor diye düşündüm. Başbakanın bunun bir kalkışma olduğuna dair beyanatı gelince durum anlaşıldı. Arabadaki radyodan haber bulmaya çalıştım; önce pek birşey yoktu sonra orta dalgada (AM) aşırı sağcı (galiba Fox News) bir kanalda Türkiye hakkında konuşan ama adını duyamadığım bir uzmana(!) rastladım. Adam Türkiye’deki hükümetin “jihadist” olduğunu falan anlatıp ordu sayesinde Atatürk’ün düzenine dönülmüş olacağını anlatıyordu.

Daha sonra CNN’i izleyebileceğim bir yere vardım. CNN’in uzmanları da daha hallice değildi. Tüm gece boyunca (ki o sırada artık Türkiye’de sabah olmuştu) “durum belli değil” yazısını ekranda tuttular. Ekrana çıkardıkları uzmanlar “jihadist” demediler ama konuya Türkiye’deki hükümetin ve Erdoğan’ın otoriterliğinden başladılar. ABD’de herhangi bir yetkiliden net bir darbe karşı ifade henüz duyulmamıştı.

Senelerdir ABD ve Avrupa medyasında süren kampanya göz önüne alınınca, şaşırtıcı değildi. Maalesef şaşırtıcı olmayan, ve daha üzücü olan, Türkiye’den bazı mesajların darbenin başarısızlığı belli olur olmaz “bu tiyatroydu” yönüne kaymaları oldu. Normal şartlarda, kendi işlerini yaparken gayet rasyonel analizler yapabilen, “iyi eğitim” almış insanların alengirli komplo senaryolarına bu kadar teşne olmalarını ilk defa görmedim elbette. Onun için darbecilerin şehit ettiklerinin cenazesinde eğitimlilerin şerrinden korunmak için dua eden imamı anlayabiliyorum. Doğrusu bu komploculuk yaklaşımı memlekette her cenahın düşünce sistematiğine sinmiş durumda.

Bir de fikir beyanında pervasız olanların çoğunda kendilerine arada bir eleştirel bakmak adeti yok. Daha bir kaç sene önce Gezi’de sokaklara çıkanlar halkın Erdoğan tarafından sokağa çağrılmasını büyük yanlış olarak lanse ettiler. Şimdi bakınca, bunun neticeye etkisini küçümseyenlerin hilafına, bu çağrıya uyan halkın darbenin belinin kırılmasında belirleyici olduğu görülüyor. Şöyle ki, son haberlere göre TSK içinde kararsız konumda komutanlar varmış, halk sokağa çıkmasaydı bunların alacağı pozisyon büyük ihtimalle farklı olacaktı. Daha evvelki darbelerde halk hükümetinin arkasında durmadı ve TSK kendi halkıyla karşı karşıya gelmedi. Halkla çatışma ihtimali darbecilerin çelik çekirdeği dışındakiler için göze alınamaz bir durumdu büyük ihtimalle.

Katılanların yazdıklarından anlaşıldığı kadarıyla meydanlara çıkanlar sadece sıkı Reisçiler değil çok çeşitli görüşlerden insanlar (galiba en bariz eksikler Beyaz Türkler). Bu da darbecilerin atladığı önemli bir demografik gerçeğin neticesi: Türkiye nüfusunun %70’den fazlası artık şehirli nüfus ve darbelere tepkileri köylü bir toplumdan farklı olacaktı. Bir de nüfus yaş dağılımının genç (çocuk değil) ağırlığını göz önüne alınca kazandıklarını evde oturarak kaybetmeyi kabullenmeleri beklenmemeliydi.

Darbe sonrası yeni Türkiye gerçekliği için de bu halk, bu sosyoloji en önemli faktör ve iyimserlik kaynağı. Sınıfsal kibirlerinden kurtulabilenler de bunu görüp politika üretimine yapıcı katkıda bulunabilirler diye umuyorum.

This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *


*