Bu müfredatla hikaye olmaz

Etyen Mahçupyan önce Eğitim Kongresinde (MEB’in Eğitim Şurası ile karıştırılmasın) Ahmet İnam’ın “bizim hikayemiz ne?” sorusu etrafında yaptığı konuşmayı özetledi, sonra ki yazısında da bu hikayeyi bulmak ve yazmak için düşünmeye ihtiyacımız olduğunu anlattı. PISA sonuçları, ara eleman ihtiyacı, din dersleri gibi temalar etrafında dönen eğitim tartışmaları sonrasında nihayet işin özüne dönük bir mecra açılıyor gibi. İnşallah arkası gelir. Ben de önce öğrenci ve uzun bir aradan sonra veli olarak Milli Eğitim’in bir paydaşı olarak bu konuda bir çift laf edeyim.

İlk öğretimde, hatta orta öğretimde, müfredatın neredeyse tamamı lüzumsuz değil zararlı; çünkü düşünmeyi köstekliyorlar. Bir hakkı teslim etmek lazım, şimdiki ders kitaplarına bakınca benim zamanıma göre konulara daha analitik yaklaşıyorlar, daha çok soru sormaya çalışıyorlar. Ama bunlar kozmetik kalıp, konu kalabalığı ve çoktan seçmeli testlerin baskısı altında ezilip gidiyorlar. Geriye 12 sene sıfat, edat, fiil öğrenip test sorularını başarıyla çözen ama halen düzgün cümle kuramayan, okuduğu metini tahlil edemeyen insanlar kalıyor. Bu durum sadece Türkiye’ye has değil elbette, ama belki bizde biraz daha yakıcı.

İlk dört sene okul sadece anadil ve matematikle uğraşmalı. Eğer anadil Türkçe değilse, Türkçe lisan öğretimi eklenebilir, toplum olarak ortak iletişim mecramız olduğu için. Burada anadilden kastım çocuğun okul çağına geldiğinde kendini en rahat ifade ettiği dil. Anadilini zaten bildiğine göre cümlenin öğelerini bilse ne olur bilmese ne olur. Onun için lüzumsuz dil bilgisi ile vakit kaybetmemeli. Bol okuma, yazma ve konuşma faaliyetlerinde ibaret bir ders olmalı. En baştan itibaren metinleri, tartışma faaliyetleri ile tahlile ağırlık verip düşünmeyi teşvik etmeli. Tanımlar, şablonlar ile uğraşmadan, sadece örnekler üzerinde vakit harcayarak çocuklar metinleri tutarlılık-tutarsızlık, benzerlik-benzemezlik gibi açılardan değerlendirebilecek, sınıflayabilecek yetkinliğe ulaştırılmalı. Okutulan metinler aracılığıyla şu anda herbiri ayrı ders olan sosyal, fen vs. konularında bilgi verilmiş olur. Matematik de anadil dersi ile uyumlu şekilde mantık altyapısını güçlendirecek şekilde verilmeli. Böyle bir temel üzerine ileriki senelerde çok daha sağlam şekilde değişik alanlar inşa edilebilir.

İmam Gazali’nin “mantık bilmeyenin ilmine güven olmaz” sözü rehber olmalı.

This entry was posted in Eğitim/Education. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *


*